Luka Zoric: “Fenerbahçe’yi Temsil Etmekten Onur Duydum”

2013 ve 2015 yılları arasında Fenerbahçe forması giyen ve bu süreçte ilk EuroLeague Final-Four’umuza tanıklık eden eski Hırvat basketbolcu Luka Zoric, kariyerini ve İstanbul’daki günlerini Salon Tribünü ekibinden Erdi Tiran ve Baran Arslan’a anlattı.

Çeviri ve yayına hazırlık için Oğulcan Karakoç’a teşekkürlerimizle.

Sevgili Luka Zoric, Salon Tribünü ekibi olarak röportaj teklifimizi kabul ettiğin için teşekkür ederiz. Basketbol oynamaya nasıl başladığınızın hikâyesini bize anlatabilir misiniz?

Ben Zadar’da doğup büyüdüm, burası basketbola olan tutkusu ile ünlü bir Hırvat şehri. Birçok Zadarlı çocuk gibi ben de küçük yaşta bu spora âşık oldum. Basketbola 10 yaşında başladım.

Basketbol oynamaya başladığında idolün kimdi? Hangi tarzda bir oyun oynayarak bu yola çıktın?

İdolüm tabii ki Zadar’ın büyük oyuncularından biri olan Krešimir Ćosić’ti. Kendisi, tüm zamanların en iyi Avrupa oyuncularından biri olarak kabul edilir. Ancak onu canlı izleme şansım olmadı.

2001 yılında profesyonel kariyerine Cibona Zagreb ile başladın. Cibona Zagreb’deki kariyerin hakkında neler söylemek istersin?

16 yaşındayken Cibona’dan teklif aldım ve bu da Zadar’dan ayrılıp başkent Zagreb’e taşınmam gerektiği anlamına geliyordu. Birkaç nedenden dolayı benim için zor bir zamandı. Daha 16 yaşındaydım, ailemin evinden yeni bir şehre taşınmak zorunda kaldım ve günde yaklaşık 8 saat profesyonel olarak antrenman yapmaya başladım, bu da benim için büyük bir şoktu.

2005 yılında Cibona ile sözleşmen sona erdi ve Sloven kulübü Olimpija’ya transfer oldun. O sezonda sadece 4 maçta forma giysen de takımınla Slovenya Basketbol Ligi ve Slovenya Kupası şampiyonlukları kazandınız. Bu süreç hakkında bize neler anlatmak istersin?

Cibona’dan sonra, yeteneklerimi geliştirmeye devam edebileceğim kulüplerde oynamayı hedefledim. Önceliğim her zaman oynamak ve her gün gelişmekti. Bir oyuncunun ancak oyun oynayarak mükemmel olabileceğine kesinlikle inanıyorum — sadece antrenman yaparak değil, gerçekten sahada rekabet ederek. Oynamak anahtardır, çünkü hem antrenman hem de maç deneyimi bir ustayı şekillendirir. Bu yüzden bazen daha büyük kulüplerde yedek kalmak yerine, daha küçük kulüplerde daha fazla süre alabileceğim ve sürekli gelişebileceğim takımları tercih ettim. Yeteneklerimi sürekli oyun oynayarak ve öğrendiklerimi uygulayarak geliştirmem gerekti.

2006 yazında KK Šibenka ile sözleşme imzaladın ve 2006-07 sezonunda Hırvatistan Ligi’nde maç başına 21.2 sayı ve 10.1 ribaund ortalamalarıyla büyük bir performans sergileyerek büyük takımların dikkatini çektin. Bu süreç hakkında neler söylemek istersin?

Geriye dönüp baktığımda, bunun aldığım en iyi kararlardan biri olduğuna inanıyorum. Bana daha çok oynamak, harika sonuçlar elde etmek ve nihayetinde üst düzey kulüplerin dikkatini çekmek gibi fırsatlar verdi. Eğer yedek olarak kalsaydım, bu noktaya ulaşamazdım.

2008-2011 yılları arasında KK Zagreb’de bir macera yaşadın, bu takımda geçirdiğin zaman hakkında neler anlatmak istersin?

Hedefim, KK Zagreb’e katıldığımda nihayet gerçekleşti. Simon, Mulaomerović, Prkačin, Tomić ve diğer birçok yetenekli oyuncuyla birlikte oynadım. Orası, genç oyuncuların gelişebileceği ve yeteneklerini sergileyebileceği mükemmel bir ortam sundu. Birçok takım arkadaşım, oradaki gelişen atmosfer sayesinde Euroleague’in en iyi oyuncuları haline geldi. Sahada harika bir takımdık — uyumluyduk ve iyi bir şekilde eğitilmiştik — ama sahanın dışında da çok iyi arkadaşlardık. O yıllar kariyerimin en iyi yıllarından bazılarıydı. Üç yıl boyunca katıldığımız her yarışmayı kazandık ve kişisel olarak hem Hırvatistan Ligi hem de Adriyatik Ligi’nin MVP’si seçildim.

2011-2013 yılları arasında Malaga takımında oynadın. İspanya’daki günlerin ve kariyerin nasıl geçti?

Malaga’da oynamak inanılmaz bir deneyimdi. Bir hayalin gerçekleşmesi gibiydi, çünkü Avrupa’nın en büyük iki turnuvasında, ACB ve Euroleague’de ilk kez oynuyordum. Malaga’da ilk günden itibaren takımın önemli bir parçasıydım ve rolüm sözleşmemin sonuna kadar istikrarlı bir şekilde devam etti. Malaga, harika bir basketbol merkeziydi ve istatistiksel olarak, kariyerimin en iyi oyunlarından birini orada oynadım.

Haziran 2013’te Fenerbahçe ile 3 yıllık sözleşme imzaladın. Fenerbahçe’ye nasıl geldin?

Željko Obradović beni kişisel olarak arayarak Fenerbahçe’de oynamamı teklif etti. Bu, reddedemeyeceğim bir teklifti.

Fenerbahçe’deki ilk yılındı ve TBL şampiyonluğu kazandın. Bu süreç ve Galatasaray final serisi hakkında neler hatırlıyorsun?

Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki rekabet, hayal edebileceğimin ötesindeydi — daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim. Şampiyonluğun yedinci maçı oynanmadı, ancak yine de profesyonel basketbol seviyesinde asla hayal edemeyeceğim bir şekilde şampiyon olduk. Bir açıdan, her şeyin böyle gerçekleştiğine hala inanamıyorum.

2013-14 EuroLeague sezonunda, Top 8’e giremedik ve başarılı olamadık. O sezonda EuroLeague’de ne yanlış gitti?

2013-14 sezonu güçlü başladı. İyi çalışıyorduk ve uyumluyduk, ancak sezonun ikinci bölümünde hiç kimsenin tahmin edemeyeceği veya engelleyemeyeceği sakatlıklar performansımızı etkiledi.

2014-15 sezonunda EuroLeague Final Four’ına ilk kez yükseldik. Maccabi Tel-Aviv serisi hakkında, özellikle üçüncü maçtan sonra yaşananlarla ilgili neler anlatmak istersin?

Maccabi’ye karşı art arda üçüncü maçımızı kazandıktan sonra hissettiklerimi asla unutmayacağım. Gerçek dışı bir his vardı, hem kişisel hem de profesyonel olarak altında olduğumuz baskı oldukça yoğundu.

Final Four’da Real Madrid’e kaybettiğimiz yarı finalde neleri yapamadık?

Real Madrid, çok güçlü bir rakip. Onlar kendi sahasında ve o kadro ile gerçekten neredeyse yenilmezler. Kaybetmek büyük bir sürpriz değildi.

Final Four arenası nasıldı, bir sporcu olarak o atmosferde olmak nasıl bir duygu?

Final Four, Avrupa basketbolunun zirvesi, her anlamda unutulmaz bir deneyim.

2014-2015 sezonunda Türk Basketbol Ligi’nde Karşıyaka’ya yarı finalde elenerek başarısız bir sezon geçirdik. Bu seride ne yanlış gitti?

Karşıyaka’ya karşı oynadığımız ikinci maçımızı, hakem kararları nedeniyle galibiyetimizin elimizden alındığı maç olarak hatırlıyorum. O maçtan sonra bir daha asla tam olarak toparlanamadık.

Avrupa basketbolunun en başarılı koçlarından biri olan Zeljko Obradovic hakkında yorumların nedir, sana ve basketboluna neler kattı?

Željko Obradović hakkında daha önce söylenmemiş ne söylenebilir bilmiyorum. Onun için oynamak basketbola, profesyonelliğe, özveriye, tutkuya ve bilgiye dair tüm bakış açımı değiştirdi.

Fenerbahçe’de, sahada ya da saha dışında unutulmaz bir anın var mı?

Fenerbahçe için oynamak beni inanılmaz gururlandırdı ve böylesine prestijli bir kulübü temsil etmekten gerçekten onur duydum. İstanbul’a âşık oldum ve fırsat buldukça ziyaret ediyorum. Sadece 15 gün önce oradaydım.

Luka Zoric, kendine koçluk yapsaydı oyununda ne gibi değişiklikler olurdu?

Kendime sabırlı olmayı öğretmeye çalışırdım ama başarabilir miydim, emin değilim! (gülüyor)

Galatasaray, Beşiktaş ve Efes Pilsen maçları, Fenerbahçe camiası için her zaman çok önemli olmuştur. Bu maçlara nasıl hazırlandın?

Bu maçlara hazırlık çok detaylı ve sistematikti. Her maça kariyerimdeki son maçım gibi ciddiyetle yaklaşıyordum.

Bildiğin gibi, Fenerbahçe son 20 yılda büyük bir sıçrama yaptı, Euroleague şampiyonu olarak Avrupa’nın devlerinden biri haline geldi. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsun?

Fenerbahçe, son 20 yılda çok büyük bir gelişim gösterdi ve şu an Avrupa’nın en büyük kulüplerinden biri. Bu süreci takdirle izliyorum.

Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra Cedevita Zagreb ve Club Deportivo Baloncesto Sevilla’da oynadın. Bu takımlarda geçirdiğin süreç hakkında bizlere neler anlatmak istersin?

Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra Hırvatistan’da kalmaya ve Hırvat kulüplerinde oynamaya karar verdim. Kararım kişisel meselelere dayanıyordu ve bunlara öncelik vermem gerekiyordu. Bir bakıma kalbimin kırıldığını hissettim, çünkü hala verecek çok şeyim varken Euroleague basketbolundan uzaklaşmak zorunda kaldım. Ancak Cibona ile yaptığım son sözleşmede, hem Adriyatik Ligi’nin hem de Hırvat Ligi’nin MVP’si seçildiğim için hala sunacak çok şeyim olduğunu bir kez daha kanıtladım.

Röportajımıza katıldığın için çok teşekkür ederiz. Son olarak, Fenerbahçe taraftarlarına vermek istediğin bir mesaj var mı?

Fenerbahçe taraftarları, Avrupa’nın en iyi taraftarları! Orada olduğum süre boyunca bana verdikleri inanılmaz destek için onlara teşekkür etmek istiyorum ve özellikle zor zamanlarda kulübü desteklemeye devam etmelerini teşvik ediyorum. Bugünlerde hala tüm maçları izliyorum, ancak artık basketbolla aktif olarak ilgilenmiyorum. Arkadaşım Krunoslav Simon ve ben artık Hırvatistan’ın Split kentindeki Judita Palace Hotel’i işletiyoruz ve eğer bu bölgede olursanız, yaz aylarında bizi orada bulabilirsiniz.

Fenerbahçe basketboluna katkıların için çok teşekkür ederiz, sevgili Luka. Seviliyorsun.

İlginize teşekkür ediyor, tüm okuyuculara selamlarımı iletiyorum.

Yorum bırakın