Luigi Datome: “Oyuncular Gelir Gider, Fenerbahçe Yaşar”

Çubuklu formayla şiir yazan bir şair, her zaman bizimle olan bir Fenerbahçe aşığı, Kadıköy sokaklarında bir entelektüel… Fenerbahçe formasını terlettiği 2015 ve 2020 yılları arasında taraftarın sevgilisi ve EuroLeague şampiyonluğumuzun mimarlarından birisi olan ve günümüzde Olimpia Milano forması giyen “Ressam” lakaplı Gigi Datome, Salon Tribünü ekibinden Erdi Tiran ve Özgün Can’ın sorularını yanıtladı.

  • Merhaba sevgili Gigi Datome. Röportajımıza katıldığın için Salon Tribünü ekibi olarak sana çok teşekkür ederiz. 27 Kasım 1987’de İtalya’da doğdun. Çocukluk yıllarını ve basketbol ile tanışmanı bizlere anlatabilir misin?

Elbette basketbolda ilk günümü anımsamıyorum zira babam o zamanlar da şimdi hala olduğu gibi memleketim Olbia’da Santa Croce adlı bir basketbol kulübünün başkanıydı. Ağabeyim Tullio da o kulüpte oynuyordu. Boş zamanlarımızda da sürekli salonda olurduk ve basketbol oynardık. Sabahları okula giderdim, okul sonrası ise hep salondaydım. Böylelikle başlamış oldum sanırım. Tüm çocukluğum böyle geçti.

Luigi Datome’nin çocukluk yıllarından babasıyla olan bir kare. (Kaynak: instagram.com/gigidatome)
  • Profesyonel kariyerine 2003 yılında Montepaschi Siena’da başladın ve ilk sezonunda Serie B2 ekibi Santa Croce’ye kiralandın. Gösterdiğin performansla sezon bitmeden Montepaschi’ye geri çağrıldın ve ligdeki ilk sezonunda takımın ile birlikte sadece on üç maçta süre almana rağmen lig şampiyonluğu ve süper kupa şampiyonlukları yaşadın. 12 Şubat 2006 tarihinde oynanan Air Avellino maçında da 27 sayı atarak kariyer rekorunu kırdın. Bu süreci bizlere anlatabilir misin?

Aslında memleketim Olbia’nın takımında 2003 yazına kadar oynadım. Serie B2, yani İtalya’nın dördüncü ligindeydik. 2003 yazında U16 Ulusal Takımı’yla EuroBasket’te oynadım ve orada sayı kralı oldum. Ardından Siena ile anlaştım. Gençlik programına alınmıştım ancak A takım ile antrenman yapıyordum. Üç yılın sonunda A takım kadrosunda İtalyan liginde on beş, EuroLeague’de on dakika gibi ortalama süreler almaya başlamıştım. Artık profesyoneldim. Belki on sekiz yaşında bir gençtim ama kendi tarzımda yapmam gerekenleri yapıyordum ve o düzeyin oyuncusu olduğumu gösterebilmiştim. Örneğin İtalya liginde 27 sayılık performansımla kariyer rekorumu görmüştüm. Ayrıca EuroLeague’de Željko Obradović’in Panathinaikos’una karşı içeride on beş sayı, Atina’da on yedi sayı atabilmiştim. O düzeyin oyuncusuydum ve artık tek yapmam gereken çok çalışarak kendimi geliştirmekti. On sekiz yaşındaki yıldız adaylarının yapması gerektiği gibi.

Gigi Datome’nin Siena formasıyla gençlik yıllarından bir kare.
  • 2006-07 sezonunun devre arasında Scafati Basket’e kiralandın ve bu sezon fazla süre alamasan da 2007-08 sezonunda maç başına 9.1 sayı ve 3.4 ribaunt ortalamaları ile mücadele ettin. Bu kısa geçen süreci bizlere anlatabilir misin?

Siena’daki dördüncü ve oldukça başarılı sezonumun sonlarında, daha sonra Fenerbahçe’yi de çalıştıran koç Simone Pianigiani tarafından dakikalarım oldukça sınırlandırılmıştı. Bu nedenle daha fazla sahada kalabileceğim, daha fazla dakika alabileceğim bir takıma gitmek istedim ve o takım Givova Scafati oldu. İlk sezon fena geçmedi. Hâlâ çok genç sayılabilecek bir oyuncu için dokuz on dakika sahada kalabilmek olumluydu ve görevimi de yerine getiriyordum. İkinci sezon ise takım olarak kötü bir performans gösterdiysek de Roma genel menajeri Dejan Bodiroga beni aradı. Yeniden büyük bir takıma bu kez iyi bir rolle gelmenin kariyerim açısından iyi olabileceğini belirtti.

  • Daha sonra ise 2008 yılının yazında serbest kaldın ve Virtus Roma takımı ile anlaştın. 2008-09 sezonunda ligde tutturduğun maç başına 8.9 sayı, 3.1 sayı ortalamalarıyla İtalya Ligi Sezonun 22 Yaş Altı En İyi Oyuncusu seçildin. Sezon sonunda 2009 NBA Draft’ına katıldın, fakat draft edilmedin. Bu süreçten bizlere bahsedebilir misin?

Roma’daki ilk sezonum oldukça iyiydi. Sani Bečirović, Primoz Brezec, Efes’ten gelen Andre Hutson, Rodrigo De La Fuente gibi önemli isimleri barındıran iyi bir takımımız vardı. Evet, ben yedektim ama yine de iyi dakikalar alabilmiştim. O yıl NBA Draft’ına katılmadım. Zira dönemin kurallarına göre, oradan çağrı gelmesini gerektiren yaştaydım. Kendi başvurumla olacak bir şey değildi. Beni çağırmadılar ama şaşırmadım. Çünkü oradan davet almak adına özel hiçbir şey yapmamıştım. Ayrıca Roma’da kendi rolümü bulmaya ve oyunumu geliştirmeye odaklanmış durumdaydım.

Gigi Datome, Virtus Roma formasıyla 2013 yılında Cantu ile oynanan İtalya Ligi play-off maçında. (Kaynak: fanpage.it
  • 2012-13 sezonunda ise maç başına 16.4 sayı, 5.7 ribaunt, 1.4 asist ortalamalarıyla oynayarak İtalya Ligi’nin normal sezon MVP’si ödülüne layık görüldün ve 2007-08’de bu başarıyı yakalayan Danilo Gallinari’den bu yana ilk İtalyan basketbolcu oldun. Yine bahsi geçen sezonda takımınla beraber play-off’larda finale yükselseniz de Montepaschi Siena’ya 4-1 yenilerek şampiyonluğu kaybettiniz. Bu sezon senin için nasıl geçti Gigi?

Roma’da beş yıl geçirdim. Sakatlıklardan çektiğim ikinci sezon dışında her yıl üzerine koyarak ilerlediğim bir beş yıl oldu. 2012-13 sezonu kişisel olarak en iyisiydi. Ligin en değerli oyuncusu seçildim. Düşmemeye oynaması beklenen bir takımla müthiş bir iş çıkardık ve finale yükseldik. Çok iyi oynadığım bu sezon sayesinde NBA’e gitme şansı yakaladım. Draft edilmediğim için serbest oyuncu olarak kontrat aldım. Profesyonel oyunculuğumun onuncu sezonuydu ve kesinlikle benim için dönüm noktası oldu. Ve başka bir düzeye adım atmamı sağladı. İlk on yılda Siena, Scafati ve Roma’da kendi pozisyonumu bulmaya çalışıyordum. Eğer kariyerimde dönüm noktası sezonunu belirtmem gerekirse, o kesinlikle 2012-13, Roma sezonumdur.

  • 2013 ve 2015 yılları arasında NBA’de Detroit Pistons ve Boston Celtics takımlarında forma giydin. NBA sürecin nasıl geçti, orada oynamak nasıl bir duyguydu?

NBA’de iki yıllık bir kontrat şansı bulmak gerçekten heyecan vericiydi. Ve bu iki yılı o düzeye uyum sağlayıp sağlayamayacağımı görmek için kullanmak gibi bir düşüncem vardı. Elbette kolay değildi. Özellikle Detroit’te çok şans bulamadım. Yine de inanılmaz bir deneyimdi. Joe Dumars’a beni takıma kattığı için her zaman minnettarım. Boston’da daha fazla oynama şansı buldum ve takımda bir rolüm vardı. Play-off düzeyinde bir takıma katkıda bulunabileceğimi gösterdim. Özellikle Detroit’teki ikinci sezonumda hiç süre alamadığım düşünülürse, Boston’da tekrar değerimi gösterme fırsatı bulmaktan oldukça mutluydum. Boston’la çok iyi anılarım var zira orada ciddi süreler alabildim ve kendimi bir NBA oyuncusu olarak hissettim.

Gigi Datome, Boston Celtics formasıyla. (Kaynak: celticslife.com)
  • 2015-16 sezonunda ise Fenerbahçe’mize transfer oldun. Bu sezonda lig ve Türkiye Kupası’nı kazandık, EuroLeague’de ise CSKA Moskova’ya finalde maalesef kaybettik. Bu sezonu nasıl değerlendirirsin?

İnanılmazdı. Sanırım o döneme dek bir Türk takımının geçirdiği en iyi sezondu. Daha önce kimse EuroLeague finaline ulaşamamıştı. Maçı uzatmaya götüren Viktor Khryapa’nın o tipi olmasaydı şampiyonluğa ne kadar yakın olduğumuzu herkes gördü. Ardından Türkiye kupasını Bogdan Bogdanović’in o inanılmaz şutu ile kazandık. Yine Cedi Osman, Dario Šarić, Jayson Granger, Derrick Brown, Bryant Dunston gibi iyi oyuncuları bulunan güçlü bir Anadolu Efes’e karşı Türkiye Ligi’ni de kazandık. Ben, yüzümde kocaman bir gülümsemeyle finallerin MVP’si oldum. Çok fazla süre almadığım ve fırsatları, sorumlulukları özlediğim iki yıldan sonra şampiyonluk için oynamak çok iyi geldi. Yirmi sekiz yaşımdaydım ve o ana dek kariyerimde bir şampiyonluk yoktu. Kendi kendime dedim ki, “Artık şampiyonluklar kazanma zamanı”. Fenerbahçe bana bu fırsatı sundu. Şehre ve kulübe âşık oldum. Müthiş takım arkadaşlarına ve inanılmaz bir koça sahiptim. Gerçekten harika bir yıldı.

  • 2015-16 sezonu demişken, play-off’ta Real Madrid serisinde gösterdiğin iyi oyunun halen akıllarımızda yer alıyor. Bu seriyi biraz da senin ağzından dinlemek isteriz.

O seriyle ilgili çok da abartılacak bir durum yoktu kişisel olarak. Evet, fena oynamamıştım ama muhteşem değildi. Genel olarak o sezon son on altı maçlarını iyi oynadığımı söyleyebilirim. Son şampiyon Real Madrid’i 3–0 ile süpürmek elbette güzeldi. Ülker Arena’da iki maçı da tam dolu tribünler önünde oynadığımızı anımsıyorum. Müthiş bir atmosferdi. Željko Obradović için takımın önemli bir parçasıydım. Bu da bana inanılmaz bir motivasyon sağlıyordu. Ama bildiğiniz gibi o takımın özünü oluşturan çok önemli oyuncular vardı. Bobby Dixon, Kostas Sloukas, Bogdan Bogdanović, Jan Veselý, Nikola Kalinić, Pero Antić, Ekpe Udoh ve diğerleriyle birlikte ben… Bu oyuncuların tümü sezonun çeşitli kesitlerinde o ya da bu şekilde büyük katkılar vermişlerdi. O sezon benim için çok önemliydi, belki de kariyerimin en iyi sezonlarından biriydi.

  • 2016-17 sezonunda ise EuroLeague kupasını kazandık, ardından Türkiye Ligi şampiyonu olduk. EuroLeague şampiyonluğuna giden süreçte unutamadığın anlar oldu mu, olduysa bizlere anlatabilir misin?

O sezon boyunca zorlandığımız kesitler olmuştu. Özellikle Vitoria’da, Baskonia karşısında 34 sayıyla kaybettiğimiz korkunç bir akşam vardı anımsarsanız. Berbat bir duyguydu çünkü biz önceki yılın finalisti olmamıza karşın ritmimizi, güvenimizi bulamamıştık. Çok çalışarak, güvenimizi geri kazandık ve sezonu çok güçlü bitirmeyi başardık. Playoff’ta OAKA’da, Panathinaikos’a karşı oynadığımız maçlar inanılmazdı. 3-0 ile süpürmüştük. Ardından EuroLeague’i kazanmak da müthiş bir duyguydu. O şampiyonluk sonrası yerel ligi de kazanmak kesinlikle kolay bir iş değildi. Cumhurbaşkanlığı Kupası ile birlikte üç kupayla tamamladık o sezonu.

2016-17 sezonunda oynanan bir Galatasaray deplasmanında tribünden atılan maddeyle başından yaralanan Datome’nin akan kanı, Harry Potter’a benzetilmiş ve serinin yazarı J. K. Rowling’in de dikkatini çekmişti.
  • EuroLeague şampiyonluğuna giden yolda en kritik süreçlerden biri, Panathinaikos ile oynadığımız play-off serisiydi ve bu seride de oynadığın iyi oyun hepimizin akıllarında yer alıyor, bu seri öncesi unutamadığın bir anı var mı? Özellikle Yunanistan’daki ilk 2 maçta neler yaşadınız?

Kariyerimde o ana dek şahit olduğum en ateşli atmosferdi. Salon çılgıncaydı. Ama biz inanılmaz bir odaklanma ile yapmamız gerekeni yaptık ve iki kez kazanmayı başardık. O aşamada hepimiz sağlıklıydık ve iyi çalışıyorduk. Deplasmanda aldığımız o iki galibiyet bize EuroLeague’i kazanacağımız duygusunu da vermişti.

  • Yine o sezon, İstanbul’da oynanan Final Four’da Real Madrid ve Olympiakos maçında salon ortamı ve tribünler nasıldı?

Çılgıncaydı. OAKA’daki atmosferden bahsetmiştim. İstanbul’daki Final-Four atmosferi ise onu da aşan ve benim için hâlâ en etkileyici olandır. Yirmi bin kişi sarılar giymiş, şarkılar söylüyor, tezahürat yapıyor… İnanılmazdı, müthiş bir enerji yüklemesiydi. Elbette formdaydık, iyi oynadık ama o atmosferin etkisi de büyüktü. Asla unutmayacağım. Böyle bir organizasyonun parçası olmaktan, böyle inanılmaz bir taraftar için oynamaktan dolayı çok şanslı hissetmiştim. EuroLeague’i İstanbul’da kazanmak gerçekten çok özeldi.

Luigi Datome, kupa töreninde. (Fotoğraf: Patrick Albertini)
  • Ertesi sezon ise Belgrad’da oynanan Final-Four’da Real Madrid’e finalde 85-80 kaybettik. O maçta sence neler yanlış gitti? Ayrıca o sezon kazandığımız lig şampiyonluğu için neler anlatmak istersin?

Final-Four’da kazanmak zordur, herkesin şansı vardır. Bence biz oraya giderken en iyi oyunu oynayan takımdık. Ancak Real Madrid finalde daha iyi oynamayı başardı. Maçı önde götürdüler, biz ritmimizi bulamadık. Tavares’e doğru şekilde hücum etme yolunu bir türlü bulamadık. Kesinlikle en iyi oyunumuzu oynayamadık. Eğer CSKA finali ile Real Madrid finalini karşılaştıracak olursam Real Madrid maçı beni daha çok üzmüştür. CSKA maçında 20 sayı geriye düşmüştük ve o ana dek pek de iyi oynamıyorduk. Oysa Real Madrid maçında biraz daha iyi oynayabilsek kolaylıkla kupayı alabilecek durumdaydık. Yine de sezonu yerel lig şampiyonluğunu kazanarak iyi bir noktada bitirdik. Dönemin Türkiye Ligi gibi zorlu bir mücadelede üst üste üç şampiyonluk hiç de kolay bir şey değildi.

  • 2018-19 sezonunda EuroLeague normal sezonunu lider bitirdik ancak ligin sonuna doğru yaşanan sakatlıklar dolayısıyla Final-Four’da ve BSL finalinde Anadolu Efes’e karşı yenilgiler aldık ve sezonu sadece Türkiye Kupası’nı kazanarak tamamladık. Bu sezonu nasıl değerlendirirsin?

Evet, bir noktaya kadar biz şüphesiz Avrupa’nın en iyi takımıydık. Sonra ben sakatlandım, Joffrey Lauvergne daha önce sakatlanmıştı. Jan Vesely, Nikola Kalinić sakatlıktan dönüp Final-Four’a hiç hazırlanamadan geldiler. Bir iki değil dört çok önemli parçandan yoksun kalınca işler çok zor. Efes’e karşı inanılmaz bir oyunla Türkiye kupasını kazandık. Ben MVP oldum. Ama iyi bitiremedik ve lig şampiyonluğunu yedinci maçta kaybettik. Tüm sakatlıklara rağmen iyi savaştık. Ben üçüncü maça yetişebilmiştim. Ama ne hazırlığım ne de ritmim vardı. Jan Vesely seri boyunca yoktu, Joffrey Lauvergne de aynı şekilde. Çok zor bir durum. Efes de ard arda EuroLeague’i kazanacak takımın nüvesini oluşturmakta olan güçlü bir kadroya sahipti. Sağlıklı olduğumuz süre boyunca harika iş çıkardık. Ama bu kontrol edebileceğiniz bir şey değil. O sezon için gerçekten çok üzüldük hepimiz.

Türkiye Kupası şampiyonu Fenerbahçe ve organizasyonun en değerli oyuncusu Luigi Datome.

  • 2019-20 sezonunun ise takımımız açısından kötü geçtiğini söyleyebiliriz ancak yine de Türkiye Kupası’nı müzemize götürdük. Sence EuroLeague’de neler yanlış gitti?

O yıl birçok oyuncu ulusal takımlardan geç gelebildi ve sezon öncesi takım olarak çalışma şansımız pek olmadı. Ve sezona en iyi formumuzla giremedik. Nando De Colo, Derrick Williams ve takımda kalmış o çekirdek oyuncularla çok iyi bir kadromuz vardı ama kesinlikle formda değildik. Başlangıçta çok zorlandık. Ama pandemi öncesinde iyi bir yola girmiş durumdaydık, play-off potasındaydık. Çalışmalarımızı aynı düzeyde sürdürüp, formumuzu yükseltmeye devam edebilseydik, eminim play-off’ta bizimle eşleşmekten mutlu olmazdı. Ancak bildiğiniz üzere pandemi geldi ve yaşam durdu. Sezonu Türkiye Kupası ile tamamladık ve bu kupayı kazanmak hiçbir zaman kolay değildir. Ben yine MVP oldum. Her şeye rağmen sezonu kupayla bitirmek mutluluk vericiydi.

  • Bu sezon sonrasında Fenerbahçe’den ayrıldın ve şimdi Milano takımında forma giyiyorsun. 2 sezonluk Milano kariyerin nasıl geçti ve gelecek sezondan beklentin nelerdir?

Elbette benim için çok zor bir karardı ama kariyerimi ülkemde tamamlamak için, İtalya’ya dönüş için doğru zaman olduğunu düşündüm. Ve kim bilir, daha önce hiç yaşamadığım, bir İtalyan kulübüyle şampiyon olma şansım da olabilirdi. Fenerbahçe ile dokuz kupa kaldırdım. EuroLeague’de dört Final-Four, üç final, bir şampiyonluk, üç Türkiye Kupası, üç lig şampiyonluğu, iki süper kupa… Bence hem benim için, hem de kulüp için harika bir dönemdi. Fenerbahçe ile yapılabilecekleri yaptığımı, o yolculuğun sonuna geldiğimi düşündüm. Ve kariyerimde yeni meydan okumalara gereksinim duyduğumu da.

Pandemi nedeniyle boş tribünlere oynanan 2020-21 sezonunda, Luigi Datome’nin rakip oyuncu olarak İstanbul’a geldiği ilk maçta tribünlere asılan pankart: “Bizi sevenler, bizden asla ayrılmazlar” (Fotoğraf: Burak Saltık / fenerbahce.org)
  • Son 2 sezonda Fenerbahçe’ye rakip olarak da forma giydin. Bu maçlarda neler hissettin?

Fenerbahçe’ye karşı oynamak zordu. Hem İstanbul’da hem Milano’da. Karşımda gördüğüm şey benim formam, benim renklerim, benim armam yani benim kulübümdü. Ama hayat böyle işte. Ve hiçbir birey Fenerbahçe’nin kendisinden daha önemli değil. Oyuncular gelir gider, Fenerbahçe yaşar. Ben de başka bir formaya sahiptim ve o yeni hedeflere odaklanmak durumundaydım. İlginç şekilde Ülker Arena’da iki kez kazandık ve Milano’da iki kez kaybettik. Ülker Arena’da oynamak çok zordu zira orası benim evim. Hayatımın en zorlu maçlarından biriydi.

  • Zeljko Obradovic’i biraz da senden dinlemek isteriz açıkçası. Zeljko Obradovic hakkında bizlere neler söyleyebilirsin?

Željko, takımımızın lideriydi. Fenerbahçe’nin başarısının ana motivasyon kaynağıydı. Bana kazanma ruhunu verdi. Bu öğrettiği şeyi Milano’ya da taşıyabildim ve dört kupa kazandık. Željko, Fenerbahçe’deki takım arkadaşlarım ve ortak deneyimimiz olmasaydı bu denli hazır olamazdım. Elbette minnettarım, onun oyuncularından biri olduğum ve birlikte o unutulmaz yıllar boyunca kazandığımız başarılar için mutluluk ve onur duyuyorum.

  • Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra eski bir sporcumuz olarak takımımızın son durumunu nasıl değerlendirirsin?

Fenerbahçe bazı temel oyuncularını değiştirdi. Efes’e karşı final maçlarındaki oyunu çok beğendim, müthiştiler. Takımın temposu, agresifliği başka bir düzeydeydi ve böylelikle Efes gibi güçlü bir takımı yenerek şampiyonluğu kazandılar. Sasha Djordjević için üzgünüm, bence iyi iş çıkarmıştı ama işin doğasında bu var. Dimitris Itoudis, EuroLeague’in en üst düzey koçlarından biri. Fenerbahçe’yi tekrar o elit düzeye çıkarmanın yolunu bildiğinden eminim. Beğendiğim, iyi oyunculara imza attırıldığını görüyorum. Bize karşı oynayacakları maçlar dışında onlara her şeyin en iyisini diliyorum. Karşı karşıya geleceğimiz maçlar dışında, sezonun geri kalanında ben gerçek bir Fenerbahçe taraftarıyım.

  • Sevgili Gigi, röportajımıza katıldığın için sana çok teşekkür ederiz. Fenerbahçe’ye kattıkların ve kazandırdıkların için sana tüm taraftarlarımız adına minnettarız.

Luigi Datome: “Oyuncular Gelir Gider, Fenerbahçe Yaşar”” için bir yorum

Yorum bırakın