Cem Lakay: “İyi ki Fenerbahçeliyim”

1989 yılında kapısından içeri adım attığı Fenerbahçe’de uzun yıllar kadın ve erkek basketbol takımlarında altyapıdan A takıma kadar birçok kademede hem teknik ekipte yer almış hem idari görevlerde bulunmuş ve şu anda HDI Sigorta Yalova VIP takımında genel menajerlik yapan Cem Lakay, Salon Tribünü ekibinden Aydın Şenyuva ve Erdi Tiran’ın sorularını yanıtladı.

  • Cem abi öncelikle merhaba, röportaj teklifimizi kabul ettiğin için sana çok teşekkür ederiz. Ailece çok eskilere dayanan Fenerbahçeliliğiniz var. Babanızdan başlayarak gelen Fenerbahçe dünyanızı anlatır mısınız? Kısaca kendi özgeçmişinizi bizimle paylaşır mısınız?

Tabii ki. 20.02.1971, İstanbul doğumluyum. İstanbul’da Zeynep Kamil Hastanesi’nde doğdum. Fenerbahçeli bir babanın Fenerbahçeli bir oğlu olarak dünyaya geldik ve Fenerbahçe sevdası, Fenerbahçe tutkusu bu şekilde bize geldi. Babam çok eski bir atletti Fenerbahçe kulübünde. Aynı zamanda çok eski bir kulüp ve divan üyesiydi kendisi, rahmetli. Onun oğlu olduğum için, böyle bir ailenin evladı olduğum için çok gururluyum. Bütün amcalarımız da hepsi Fenerbahçeli, hepsinin sporla alakaları var. Bir amcam voleybol oynamış zamanında, onun da atletliği var. Kemal amcam da aynı şekilde. Babam da Fenerbahçe’de 100 metre ve 200 metre atlet olarak koşmuş. Böyle bir ailenin oğlu olduğum için çok mutlu ve gururluyum açıkçası. Ben de onların bu Fenerbahçe sevdasını elimden geldiği kadar senelerce taşıdım. Ben de Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 38 yıllık divan üyesiyim. İnşallah 39-40’a gidiyoruz. Bu benim için güzel bir duygu. Bu nedenle Fenerbahçeli olmaktan da son derece mutluyum. İyi ki Fenerbahçeliyim.

  • Babanız Atilla Lakay eski bir Fenerbahçe atletiydi. Babanızı ve babanızın sporculuk ruhunu bizlere anlatabilir misiniz?

Babam çok iyi bir Fenerbahçeliydi ve sporu çok seven bir insandı. Tabii ki atlet olduğu dönemi çok fazla hatırlamıyorum. Daha küçüktük o zamanlar ama kendi hep anlatır. 100-200 metre koşuyordum, şöyle yapıyordum, böyle yapıyordum diye. Babam spordan hiçbir zaman kopmadı. Atletliğinin dışında ağabeyim Fenerbahçe’de oynadığı dönemlerde, alt yapılarda minik takım, yıldız takım, genç takıma kadar oynadığı dönemde babam Fenerbahçe’de idarecilik bile yaptı basketbolda. Yani kendi didindi sürekli. O dönemler tabii çok eski dönemler. Maçlar olurdu, babam kendi arabasını alır takımı maçlara götürürdü. Moda’da Efes Pilsen’in açık bir sahası vardı, orada minikler turnuvaları olurdu. Oralara babam servis çekerdi bildiğin servis…  Birkaç aile tabii sırf babam değil yani. Babam olsun, Batur ağabey olsun, rahmetli Erol ağabeyimiz olsun… Hep beraber onlar büyük bir şey özveri gösteriyorlardı. Bir de Erol Erünal vardı. Hep beraber bunlar çok emek verdiler. O zamanlar dönemlerde Yaman ağabey antrenördü, Yaman Eymür. Hatta ben bile o dönemden başlıyordum. Yaman ağabeyin yanında, küçüktüm yardımcı antrenör gibi beni yanına alıyordu. Onlarla aşılama oradan bize geldi. Hakikaten güzel dönemlerdi.

  • Ağabeyiniz Ömer Lakay’dan da bahseder misiniz? 3 sezon Fenerbahçe’de oynadı. Onu da tarif edebilir misiniz?

Ağabeyim Fenerbahçe’de minik takımdan A takıma kadar oynadı. Bir sürü şampiyonlukları var. Antrenörleri Murat Özgül’dü. Onlarla beraber yetişti. İbrahim ile oynadı. Ağabeyim, Alico’nun yedeğiyidi. Aliço ile beraber oynuyordu yani. Çok güzel anılar var. Aliçolar, Kemal Dinçerler, Fatih Özallar, Serdar Susmuşlar, Can Sonatlar… İsmini sayamıyorum yani. Larry Richardlar, Hakan Artışlar… Böyle bir ekiple oynadı. Öyle bir ekiple oynamak hakikaten çok güzel. Aynı şekilde Hüsnü Çakırgil, İbrahim Kutluay’ı da unutmamak lazım. Calvinler’in zamanında da vardı ağabeyim. Pete Williams ile de oynadı. Hakikaten iyi bir sporcuydu kendisi. Çetin Yılmaz ağabey antrenörlüğünü yaptı. Doğan Hakyemez ağabey menajerliğini yaptı. Çetin ağabeyin yanında Tolga Tuğsavul da vardı. Murat ağabey altyapıda antrenörlüğünü yaptı, Murat Özgül. Aydın Uğuz ağabey de çalıştırdı. Onlarla beraber çok iyi bir sporculuk geçirdi. Belki daha da iyi yerlere gelebilirdi ama kısmet olmadı. Kendisi devam etmedi, bıraktı ama çok iyi bir sporcuydu. Çok iyi bir sporcu, çok iyi bir karakterdi ve halen de Fenerbahçe’de çok sevilen bir kişi.

Ön sırada soldan üçüncü: Ömer Lakay (Kaynak: twitter.com/kingsantillana)
  • Fenerbahçe’mizde uzun süre kadın basketbolda menajerlik yaptınız. Bu süreci ve yaşadıklarınızı bizlere anlatabilir misiniz?

Öncelikle kadın basketbola ben 2010-2011 senesinde tamamıyla dâhil oldum ama ondan öncesi de var. Ben Fenerbahçe’ye 2000 senesinde geri döndükten sonra askerden, o dönem Fenerbahçe’de Remzi Dilli genel menajerdi. Fenerbahçe’de hem altyapıda, hem erkek takım hem de kadın takımda çalıştım. Kadın takıma hep destek verdim aslında ama 2010 senesinde en son Aydın Örs döneminde Aydın ağabey ile hatta bir oturup konuşmamız vardır. Bana “Ne istiyorsun?” diye sorduğunda, ben de “Aydın ağabey siz bana nereyi önerirseniz ben orda çalışmaya, devam etmeye hazırım” dedim ve o dönemde kadın tarafında bir boşluk vardı, Didem (Akın) hanımın yanında. Onun yanında Didem Akın genel menajer, ben idari menajer olarak devam etmeye başladım. Kadın basketbolu hakikaten çok güzel. Kadın basketbolunda çalışmak, kadın takımıyla uğraşmak, o duyguları yaşamak çok güzel bir duygu ve ben çok seviyorum. Ben hala kadın tarafındayım, kadın takımlarıyla çalışıyorum. 2014’e kadar çok güzel duygular yaşadık, şampiyonluklar yaşadık, Türkiye kupaları, Cumhurbaşkanlığı kupaları, EuroLeague’de 2013-2014 senesindeki Ekaterinburg’taki bizim kaçırdığımız şampiyonluk, ama o sene Ekaterinburg hakikaten iyi bir takımdı, yine de o sene bizim için çok güzel bir seneydi. Ya 2010, ya 2011 senesinde László Rátgéber dönemiydi. 2010’da László Rátgéber ile bitirdik. Sonra Zafer ağabeyden boşalan koltuğa Haydar Kemal Ateş gelmişti. Onunla çalışılan dönemde Aydın Uğuz yardımcı antrenörümüzdü. Sonrasında Haydar Kemal Ateş ayrıldı. Aydın Uğuz geldi ve o dönem en güzel senemiz oldu. 3-0 ile Galatasaray’ı yenip şampiyon olmuştuk. Net bir skordu. Bu da çok yoktur Fenerbahçe-Galatasaray serilerinde ve Abdi İpekçi’de şampiyon olmuştuk. Galatasaray seyircisini boşalttırıp. 2010 değil mi, yanlış hatırlamıyorum? Evet, namağlup şampiyon olduğumuz sene. Çok güzel bir şampiyonluk geçirmiştik. O seneyi unutmak imkânsız. Çok güzel bir seneydi. Onun dışında da 2013 EuroLeague senesi hakikaten çok güzeldi. 2014’te de oynadık ama orada kısmet olmadı, yapacak bir şey yok. O dönem çok üzüldük, açıkçası.

2010-2011 sezonunda kazanılan Cumhurbaşkanlığı Kupası sonrası.
  • Sizce 2012-2013 ve 2013-2014 sezonlarında EuroLeague finallerinde sizce neler yanlış gitti de biz o kupayı kazanamadık?

Aslında yanlış giden bir şey yoktu. 2013 senesinde biz çok istedik ama Ekaterinburg hakikaten çok kuvvetliydi. Yani Ekaterinburg ile o dönem başa çıkmak çok zordu. Aslında kötü bir maç da geçirmedik, iyi oynadık ama hakikaten çok iyilerdi. Biz yapacağımızın en iyisini yaptık. O sene biz şampiyon olmuş gibi sevindik. Yani EuroLeague ikinciliğini aldık ama Ekaterinburg’u yenememek başarısızlık değildi. Çünkü öyle bir takımdı Ekaterinburg. Dünya starları vardı ve EuroLegaue ikinciliği o sene hakikaten büyük bir başarıydı. 2014’te hepimiz çok istiyorduk. Hatta elimize kadar gelmişti, favori gözüküyorduk, namağluptuk. Biraz onun verdiği gerginlik mi diyeyim stres mi diyeyim bilemiyorum. O dönemde biz maça çok kötü başladık. Hakikaten çok kötü bir maça başlangıç yaptık. Sonra maçı toparladık. Pondexter’ın orada bir top kaybı var. O top kaybının sonunda üçlük yedik Şebnem Kimyacıoğlu’ndan. O üçlük bizi bitirdi. O üçlüğü yemeseydik biz yine o kupayı alırdık. En çok istediğimiz kupaydı. Biraz doymuşluk olabilir oyuncularda. Yani o dönemde Pondexter’da, Angel’da, Matovic’te belki biraz doymuşluk olabilir. Ben biraz ona bağlıyorum. Artık senelerce kazanılmışlık sonunda onu kaybetmek… Bence biraz doymuşluk vardı. Ama bizde yani teknik ekipte yoktu o doymuşluk. Biz ekip olarak çok istiyorduk, hakikaten çok istiyorduk. Çok üzüldük, ama işte elden bir şey gelmiyor. Biz kenarda ne kadar üzülsek ne kadar koştursak da bir şey yapamıyoruz. O dönem çok üzüldük, hatta o dönemin sonunda ben Fenerbahçe’den ayrıldım.

  • Peki Cem ağabey, 2010-2011 sezonunda yaşanan malum Diana Taurasi’nin doping olayı var. Biz de taraftarlar olarak o sezon o olay yaşanmasa EuroLeague’i namağlup şampiyon tamamlayabileceğimizi düşünüyorduk. Bu olayı bir de sizin ağzınızdan dinlemek isteriz.

O sene László Rátgéber’in olduğu seneydi. Valla o sene Sopron’daydık yanlış hatırlamıyorsam. Sopron’da maçın oynayacağımız sırada böyle bir haber geldi. Biz hiç inanmadık buna aslında hakikaten inanmadık. Ancak Hacettepe’den gelen testlerde böyle bir şey çıktığı söylendi. Açıkçası o dönemde çalışan, o dönemi yaşayan biri olarak ben Taurasi’nin bunu yaptığını hiç düşünmüyorum ve inanmıyorum. Burada mutlaka bir yanlışlık yapılmıştı ve ilerleyen zamanlarda bunun yanlış olduğu ortaya çıktı. O dönem aslında biz bunun yanlış olduğunu çok dile getirdik, çok savaşını verdik ama maalesef inandıramadık ve Taurasi’yi de o şekilde kaybettik. Taurasi gibi bir oyuncuyu öyle kaybettik. Ben çok üzülmüştüm. Penny Taylor da gitmişti. Çeyrek finalde de Spartak Moskova’ya elenmiştik. O olayın etkisi kesinlikle var. Yani dediğim gibi burada bizim o dönemdeki gücümüzü biraz çekememe mi diyeyim… Biraz öyle şeyler de vardı maalesef. Ama yine de şanssızlık, olmaması gereken bir şeydi bu ve başımıza geldi aslında bunları biz bir kitaba yazsak herhâlde insanların okuyabileceği büyük kitaplar olur o dönemde yaşadıklarımız. Hakikaten anlatamadığımız çok şey var. Onlar bizde kalsın. Dediğim gibi çok üzücü şeyler ama maalesef burada bizleri sevmeyen yani Fenerbahçe’yi sevmeyen taraf diyeyim bizi törpüledi.

Diana Taurasi’nin suçsuz olduğu ortaya çıktıktan sonra bir gazete manşeti. (Kaynak: https://www.iha.com.tr/haber-pardon-taurasi-doping-yapmamis-160602/)
  • Cem ağabey o sezonun sonunda ligde kazandığımız bir şampiyonluk var. Hatta büyük bir onur mücadelesi vererek kazandık o şampiyonluğu. O şampiyonluğu bize anlatabilir misiniz?

3-1 kazandığımız şampiyonluk. Tribünlerin hınca hınç dolduğu… Çok stresli zamanlar yaşadık o dönemlerde. Hatta kazanmak için herkes elinden geleni yapıyordu ama bir şekilde insanlar artık o dönemi o kadar zor geçiriyorlardı ki… Artık sezonun sonu gelmiş, alalım bitsin havası var. Oyuncular da hakikaten büyük fedakârlık koyuyorlardı. Çok büyük fedakârlık koyuyorlardı. Kaybetsen rakip sahaya taşınacaksın, onu kimse istemiyor. Rakip sahaya taşınmamak için herkes canla başla omuz omuza mücadele verdi. İlk maçı deplasmanda 1-0 kazanıp, 1-0 öne geçtik, sonra 1-1 yaptık. Sonra kendi sahamızda 2-1 yaptık ve sonra 3-1 oldu. Bu 3-1 Cappie olsun, Angel olsun… Onların müthiş oynadığı bir seneydi yanlış hatırlamıyorum. Orada o kupayı kazanmak bizim için çok büyük bir şerefti ve önemliydi. Hakikaten de gururla o seneleri halen yaşıyorum.

  • Dönemin başkanı Aziz Yıldırım’ın amatör şubelere ve kadın basketbol özelinde verdiği desteği anlatabilir misiniz?

Aziz Beyin amatör şubelere, kadın basketbola verdiği destek çok önemliydi. Zaten kadın basketbolu Aziz Bey ve yönetiminin sayesinde bu duruma geldi. Kendisine verdiği bütün desteklerden dolayı çok teşekkür ediyoruz. Hakikaten bizle ilgilendi, hep bizim yanımızda oldu. Hem kulüp başkanı olarak bizleri çok severdi hem de kişisel olarak. Şöyle söyleyeyim benim babamı çok severdi. Beni gördüğü zaman “Lakay nasılsın?” diye gelirdi bana. Yani çok iyi ve hakikaten bu işe senelerini vermiş büyük bir başkandı. Nasıl söyleyeyim; tesisleşmeler, salonlar hakikaten çok güzel şeyler yaptı Fenerbahçe Kulübüne. O yüzden de kendisine çok minnettarız, çok teşekkür ediyoruz.

  • Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra Fenerbahçe’yi kadın basketbolunda dışardan nasıl görüyorsunuz?

Ben her zaman öncelikle Fenerbahçe’de olduğum için orayı hep yaşıyorum. Ayrılsam bile yaşamaya çalışıyorum. Tanıdıklarıma maçlardan önce mesajlar atıyorum, başarılar diliyorum. Aslında güzel süreçler geçiriliyor. Ancak bizde bir kısmetsizlik var, Fenerbahçe kadın basketbolunda. Tek alamadığımız şey EuroLeague şampiyonluğu ama bir türlü de gelemiyor. Bunda senelerdir Didem Akın dönemi olsun şu anki dönem olsun, şanssızlık mı diyeyim yani bilemiyorum. Aslında her şey yapılıyor, sonuna geliniyor ve biz o kupayı kaçırıyoruz. Herkesin istediği bir kupa ama ne oluyor anlamıyorum. Orada bir şanssızlık var yani şanssızlık da demeyeyim kısmetsizlik var. Ama halen güzel şeyler oluyor kadın basketbolunda, kadın tarafımızda. Geçen sene kazanılan şampiyonluk var. Aslında hiçbir şey kötü gitmiyor. Tek eksiğimiz EuroLeague şampiyonluğu. Ben şunu da söylemek istiyorum, ben Fenerbahçe’nin dışındayım; başka bir takımda çalışıyorum. Ama inşallah tekrardan buralarda olmak en büyük hayalimiz. Çünkü bizler Fenerbahçeliyiz.

  • Fenerbahçe’de çalışırken, birlikte çalışmaktan keyif aldığınız yerli ve yabancı oyuncuları söyler misiniz?

Tabii ki. Hem erkek hem kadın olarak söyleyeyim; Henry Turner, Dallas Comegys, İbrahim Kutluay, Ömer Onan, Mirsad Türkcan… Çok söyleyeceğim isim var. Mesela Zaza Enden… Kadınlarda Birsel Vardarlı, Esmeral Tunçluer, Nevriye Yılmaz. Herkes yılar Nevriye Yılmaz… Angel McCoughtry, Penny Taylor, Cappy Pondexter, Linda Fröhlich, Ivana Matovic… Daha çok sayacağımız isim var. Ben, Nalan Ramazanoğlu, Arzu Özyiğit, Serap Yücesir gibi isimlerle de çalıştım. Bunlarla çalışmak çok keyifli, çok güzeldi. Sayamadığım çok isim var. Ne olur kusura bakmasınlar, aklıma geldikçe söylüyorum. Bunlarla çalışmak çok güzeldi.

  • Galatasaray ve Beşiktaş maçları camiamız için önemli yere sahiptir. Fenerbahçe’de görev yaptığınız dönemde takımı bu maçlara ekip olarak nasıl hazırlıyordunuz?

Kendi hazırlanış şeklim mi takım olarak mı? İkisinden de genel olarak bahsedeyim. Mesela cumartesi maçı oynayacağız, o haftanın başından itibaren tüm konsantrasyonumuzu oraya vermeye çalışıyoruz. Ama tabii burada Avrupa kupası da oynadığımız için o biraz tabii bölünüyor. İlk başta Avrupa kupasını oynayıp daha sonra Galatasaray ve Beşiktaş’a odaklanmak gerekiyor. Ama haftanın başından itibaren kafamızda Galatasaray ve Beşiktaş maçları nasıl olacak, nasıl yapacağız, hep bunun düşüncesiyle yaşıyoruz. Maçlardan bir gün önce, bilhassa Galatasaray maçlarında evimizde oynuyorsak konuk evinde, deplasmanda oynuyorsak karşı tarafta bir yerde mutlaka kampa girer maçtan bir gün önce ve son hazırlıklarımızı yapıp o maçın atmosferini kampta yaşardık. Zaten onu yaşadığımız için de senelerce Galatasaray’ı veya Beşiktaş’ı hep yendik. Yani son dönemlere kadar, halen de kazanabiliyoruz hem Galatasaray hem Beşiktaş maçlarını. Yani bizim için ayrı bir motivasyon oluyor o maçlar. O motivasyonla çıkıyoruz, herkes ayrı hazırlanıyor. Hepimiz; oyuncular ve staff çok farklı hazırlanıyordu o maçlara. O maçlar bizim için tarifi anlatılamaz. O maçı aldığın zaman çok büyük bir galibiyet almış oluyorsun. Kulübün en çok istediği Galatasaray galibiyeti; kulübe hediye ediyorsun, başkana hediye ediyorsun, yönetime hediye ediyorsun ve mutlu oluyorsun. Yani bunu yaşamak çok farklı bir şey. Ben de çok senelerce yaşadım. Herhâlde en çok Galatasaray ve Beşiktaş galibiyeti gören, hem erkek hem kadın maçları olduğu için, kişilerden biriyimdir diye düşünüyorum.

KBSL 2012-2013 sezonu final serisinden bir kare. (Kaynak: eurosport.com.tr)
  • Siz de aslında tribünden gelen bir idareci olarak Caferağa ve Abdi İpekçi’deki tribün atmosferlerini nasıl görüyordunuz?

O salonların atmosferi zaten çok farklı. Şu anda bulamıyoruz o atmosferi. Ne Abdi İpekçi ne Caferağa. Keşke devam etse… Ben Caferağa’da halen oynamayı isterim. Abdi İpekçi’de oynamayı halen isterim. Oralar başka bir atmosfer. Hınca hınç doluyor, seyirci ile iç içesin. Şimdi onu yaşayamıyorsun ne Metro Enerji’de ne Ülker Arena’da. Maalesef onları yaşayamıyoruz. Tamam, tabii ki taraftar geliyor. Ülker Arena açıldığında beri çok kalabalık oluyor, full oluyor ama yine o Abdi İpekçi’deki atmosfer olmuyor. Abdi İpekçi çok farklı, Caferağa çok farklı. Caferağa bizim evimiz gibiydi, bayanlarda bilhassa. Oraya gelen hatta bir seyirci grubumuz vardı, Caferağa Tayfa. Onların Avrupa kupalarında yaptıkları bilhassa o kornalar, o sesler ve maçın başında yapmıyorlardı. Maçın kritik döneminde geliyordu o şeyler. Bakılıyor maç kafa kafaya, bir anda o kornalar çıkıyor, maçın atmosferi değişiyordu. Hakikaten orada bizi destekleyen, bizim yanımızda olan herkese de çok teşekkür ediyoruz. İyi ki varlar!

  • Her ne kadar kadın basketbol ağırlıklı konuşsak da, erkek basketboldan da size bir soru sormak istiyoruz. Aydın Örs hocamızı, yüzüncü yıl şampiyonluğunu ve o Efes serisini bizlere anlatabilir misiniz?

Öncelikle Aydın Örs ile çalışmak çok keyifli. Aydın Örs gibi bir antrenör ile çalışmak çok keyif vericiydi. Bizleri yanında tuttuğu için de hakikaten kendisine minnettarız açıkçası. Evet, o sene güzel bir seneydi. En güzel yaşadığımız şampiyonluklardan biriydi. Bütün maçlara müthiş konsantre oldu takım. Yani Efes serisi 4-0 ile biten bir seriydi. Aslında rakip taraf hiç beklemiyordu bunu ama biz çok hazırdık. Takım olarak herkes çok hazırdı ve Aydın ağabeyin oradaki katkısı, takımı kamçılaması, takıma inanç aşılaması çok güzeldi. Ertuğrul ağabey de o şekilde. Herkes çok çalıştı. Maçlardan önce, zaten kampımız bitmiyordu, sürekli kamptaydık. Kamplarda ikişer üçer toplantılar, oyuncularla birebir görüşmeler. Hiç kimse huzursuz değildi, hiç kimse sıkılmıyordu. En önemli şey o. Kampta sıkılmamak çok önemli.

Bir de Aydın hocanın disiplinini de eklersek o kampa… O disiplin olmasa olmazdı. Aynı şekilde Ertuğrul ağabey de. Ertuğrul ağabey de Aydın ağabeyin yanında aynı disiplindeydi. Biz staff olarak da öyleydik. Çok güzel bir seneydi. Solomon da bu arada çalışmaktan keyif aldığım yabancılar arasındadır o dönemde. Solomon’u unuttum. Değerli bir oyuncu. Zor bir oyuncu. Cenk Renda’ ya sorarsan Solomon ile ilgili hakikaten anlatır. Cenk Renda ile bizim kâbusumuzdu Solomon. Kamplarda bilhassa. Ama bunlar güzel şeyler. Kabus derken yani toplantılara çağırmak gibi. Mesela otelde kamptasın Solomon’u arıyoruz, hadi toplantıya gel artık. Son dakika toplantıya giriyor. Ama dediğin gibi o disiplin çok önemli. Zaten biz o disiplin sayesinde şampiyon olduk. Burada da yeri gelmişken Aydın ağabeye ve bizlerle çalışmış olan herkese çok teşekkür ediyorum. En güzel senelerden biriydi. Bunları unutamıyorsun. Hep bizde bir hatıra olarak kalıyor.

  • Cem ağabey o sezonun sonunda maalesef Aydın hoca ile yollarımız ayrıldı. O süreci bizlere anlatabilir misiniz?

Valla o senenin sonunda hiçbirimiz tahmin etmiyorduk Aydın ağabeyin ayrılacağını. Bizim için şok ve sürpriz bir karar oldu. Hepimiz çok üzüldük. Çünkü çok güzel geçmiş bir sezonun sonunda Aydın Örs gibi değerli bir hocanın ayrılmasının sebebini açıkçası anlayamadık. Ama tabii ki bu, o dönemki yönetim ve Aydın ağabey arasında konuşulan bir şey. Çok fazla detay bilmediğim için tam bir şey söyleyemeyeceğim ama hepimiz çok üzüldük. Çok güzel bir seneydi ve bu senenin devam etmesi gerekirdi. Bizim şampiyonluklarımız devam etti tabi ki ama Aydın ağabey ile olmadı. Keşke Aydın ağabey ile devam edip olsaydı. Onun gibi değerli bir basketbol adamını, değerli bir insanı biz o dönemde bence kaybettik. Sonra tekrardan Aydın ağabey geldi, bu sefer antrenör olarak değil; genel direktör olarak geldi. O sezonun sonunda da bence biz Aydın ağabeyi kaybetmemeliydik. Yine kaybettik. Ama Aydın Örs bir değer, Türk basketbolu için bir değer, onunla çalışmış olan bir kişi olarak hakikaten çok mutluyum. Böyle değerli insanlarla çalışmak bize de değer katıyor. Ben onlar sayesinde çok şeyler öğrendim. Çok teşekkür ediyorum kendilerine.

  • O sezon EuroLeague’de başarısız bir performans sergiledik. TOP 16’ya kalamadık. Sizce o sezon neler yanlış gitti?

Oralarda biraz stres olabilir. Bazı gün oluyor ki oyuncu çok istemesine rağmen atamıyor. Atamayınca da maçı kaybediyorsun. O gün de öyle bir maçtı. Çok istememize rağmen herkesin şey yapmasına rağmen olmadı. Olmayınca olmuyor gibi bir cümle söyleyeceğim ama hakikaten öyle. Gidiyorsun, atıyorsun, atamadığın zaman rakip geliyor atıyor. Ne kadar müdafaa yapsan da atamadığın zaman moral olarak düşüyorsun. Biz o düşüşü yaşadık o dönemde. Bunun başka bir nedeni yok yani aynı kadro ligde şampiyon oluyor ama EuroLeague’de kalıyorsun. Burada hakem hataları da çıkıyor, maalesef ki çıkıyor. Çok kritik yerlerde sayımız verilmiyor. Bayanlarda bile oluyor, hatta bayanlarda ben bunu yaşadım. 2009-2010 veya 2010-2011 sezonu olması lazım. Caferağa’da Avenida maçı vardı. Son saniyede sayı attık, sayıyı iptal etti hakem ve biz o nedenle elendik ve Final Four’u kaçırdık. Böyle bir sene yaşadık. Hatırlarsınız Caferağa’da. Sayı olmuştu, bakıyoruz sayı olmuştu ama hakem vermedi.

  • Türk kadın basketbolunu şu an nerede ve nasıl görüyorsunuz?

Türk Kadın Basketbolu git gide seviye atlıyor. Bir ara tökezleme gibi bir dönem yaşadık Milli Takım’da. Şu anda bunu Milli Takım’da da atlatmış gözüküyoruz. Bu son Avrupa elemelerinde oynadığımız maçlarda bunu gösterdi Millî Takım. Tabii ki biraz inişler çıkışlar oluyor. Oyuncular gidiyor, işte Birsel bıraktı, Esmeral bıraktı, Nevriye Yılmaz bıraktı. Onların arkasından gelenler o anda belki onlar kadar katkı veremediği için biraz inişler çıkışlar yaşanıyor. Ancak onların da oynadığı dönemdeki katkıları, takım olma ruhu, bunlar çok önemli. O sene hakikaten herkes; Milli Takım olsun Fenerbahçe’de olsun takımdı, bir ruh vardı. Takım olma ruhu vardı. Bu ruhu çok iyi tanıdılar o dönemin oyuncuları. Şimdi de bu başladı. Belki biraz zamanla düzeliyor ama benim burada gençlere bir tavsiyem var; hepsi çok güzel bu işi yapıyorlar. Biraz kendilerine inansınlar ve bırakmasınlar, mücadele etsinler. Mücadele ettiğin zaman, inandığın zaman yapamayacağın bir şey yok. İnişler çıkışlar mutlaka oluyor. Şimdi erkek basketbolu daha yukarıda. Kadın basketbolu biraz aşağıda kalmış gibi duruyor ama bence kadın basketbolu bu sene biraz yukarıya doğru çıkacak zaten çıkması da lazım. Bu çok önemli. Milli Takım’da bu başladı. İnşallah aynı şekilde devam ederler hem kadın takımı hem erkek takımı güzel şeyler yaparlar. Yeni sporcular geliyor. Herkes aç ve bu açlıkla da Avrupa şampiyonluğu da gelir inşallah. Umarım güzel şeyler olacak.

  • Şu anda Yalova’da menajerlik yapıyorsunuz. Yalova olarak hedefiniz nedir?

Yalova olarak tabii ki hedefimiz Süper Lig’e çıkmak. Öncelikle bu sene Play-Off oynayıp Play-Off ile gidebileceğimiz yere kadar gitmek. Ondan sonraki sene hedeflerimizi daha büyütüp lige çıkmak. Şu yanlış anlaşılmasın şansımız olursa bu sene de lige çıkmak istiyoruz. Bizim en çok burada antrenörümüz Furkan hocayla birlikte düşündüğümüz, başkanımız Murat Yapıcı ile konuştuğumuz en büyük şey saha içinde takım arkadaşlığı. Saha içinde takım arkadaşlığı ne kadar iyi olursa bizim mücadelemiz o kadar iyi olacak. Fenerbahçe Gelişim ile oynadık. 2014’ten sonra, 7 sene sonra ben o salonda sahaya çıktım. Biraz duygu dolu anlar yaşadım. Tabii ki bunu ayırmak lazım Fenerbahçelilik başka bir şey ama şu anda başka bir kulüpte genel menajerlik yapıyorsun. O yüzden de çalıştığım genel menajerlik yaptığım kulübün kazanması için ben de kenardan elimden gelen desteği verdim. Evet, biraz duygu ve mantık çerçevesinde oldu. Ama dediğim gibi iyi gidiyoruz neden olmasın neden bu sene lige çıkmayalım. İlk başta Play-Off sonra önünü göre göre ilerleyeceğiz. Olabilirse lige çıkmak olamıyorsa da dediğim gibi bu sene Play-Off’ta gidebildiğimiz yere kadar gitmek ama önümüzdeki sene lige çıkmak. Bu sene de lige çıkmak. İnşallah da çıkarız yani neden olmasın. Biz önemli bir takımız inşallah da sezonu istediğimiz ve arzu ettiğimiz şekilde bitireceğiz.

(Kaynak: twitter.com/cemo_FB1907)
  • Genel olarak TKBL ve KBSL’yi nasıl yorumlarsınız. Yukarı ivme için neler yapılması gerekir? Bu liglerin artıları ve eksileri nelerdir?

Kadınlar Basketbol Süper Lig’i çok farklı. Süper Lig’de sporcular olsun, antrenörler olsun Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi’nden çok farklı. Ben bu iki ligi biraz ayırmak istiyorum. Çünkü Süper Lig’de istediğin her şeyi yapabiliyorsun mesela oyuncuya seti anlatıyorsun, uygulatabiliyorsun bu konuda daha rahatsın. TKBL’de maçlar daha koştur koştur oluyor. Set oynamaya çalışıyorsun, ona göre plan yapıyorsun ama bir bakıyorsun ki maç hiç set oynamadan bitmiş. Herkes hemen müdafaa yapayım da gidip atıp maçı kazanayım şeklinde düşünüyor. TKBL’de böyle bir şey var. KBSL’de herkes set oynayıp düzenin içinde kalmaya çalışıyor. Oradaki dengeler daha farklı oluyor. TKBL’de düzenin içinde çok fazla kalınamıyor. Orada bireysel performanslar daha ön plana çıkıyor. O nedenle daha koştur koştur oluyor.

  • Yeni basketbol federasyonundan kadın basketbolu olarak beklentileriniz nelerdir?

Kadın basketbolunda şu an sadece Süper Lig’de isim sponsorluğu var. Erkek basketboluna baktığın zaman ING Basketbol Süper Ligi, bitci.com Basketbol Ligi. Ancak kadınlarda ne yazık ki bu sponsorluklar bulunamıyor bir türlü. bu nedenle yeni yönetimden Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi’ne de bir isim sponsoru bulunmasını rica ediyoruz. Çünkü burada da insanlar emek veriyorlar. Çok büyük bir yarış var. Ancak bütçeler çok düşük kalıyor. Maddi anlamda dengeyi yakalamak zor oluyor. Bunu da federasyonumuz bir sponsor bularak çözebilir bir nebze de olsa. Bu, ligin iyiliği için gerekli. Bu ligin buna çok ihtiyacı var. Çünkü her takım çok emek veriyor müthiş mücadele ediyor, hem biz hem diğer takımlar. Bu ligin bir adı olursa herkes daha mutlu olacaktır.

  • Türkiye’de kadın basketbolu yeterli ilgiyi medyadan görüyor mu?

Bence görmüyor. Türkiye’de maalesef bir futbol odaklı medya var. Futboldan sonra basketbol geliyor ama erkek basketbol önce geliyor. Sonra kadın basketbol, daha sonra da voleybol geliyor ama burada Herkesin bir emeği var. Hepsini medya aynı şekilde yayınlasa bence daha güzel olur. Futbol odaklı bir ülkeyiz maalesef. Futbol hep gazetelerin baş sayfalarında ama basketbol haberleri hep küçük bir bölümde yer alıyor sadece. Kadın basketbol haberi daha da az yer alıyor hatta. Basındaki arkadaşlardan rica etsek de biraz daha bize ilgi gösterseler daha güzel olacak diye düşünüyorum.

  • Altyapılarda oyuncu yetiştirmede eksikler var mı? Varsa nelerdir?

Eksik demeyelim ama mesela A takımda oynayan genç oyuncuların daha fazla süre alması lazım. ben U20 Milli Takım menajerliği yaptığım dönemde şunu yaşadım; o dönemde bize gelen Milli Takım sporcularının yarısı kendi takımlarında oynamamış veya az oynayan oyunculardı. Bu da Milli Takım’ı çok etkiliyor çünkü oyuncu hazır gelmiyor oraya ve biz oyuncuyu hazırlamak için çok çaba sarf ediyoruz. Burada olması gereken altyapıdan çıkan oyuncuların A takımda daha fazla maç yapmasıdır. Şimdi mesela Basketbol Gençler Ligi yapılıyor hem kadın hem erkeklerde. Burada da A takımda süre bulamayan oyuncular düzenli bir şekilde fırsat buluyorlar ve oynayabiliyorlar. bunlar yeni yeni başladı. Daha önceki senelerde bu olmuyordu maalesef. Bir de altyapıya gereken önem verilmiyor ülkemizde. Ben altyapıda da çalıştım. Örneğin altyapıda bir maç yapıyorsunuz kaybediyorsunuz “Ne olacak yahu olur böyle tamam” deyip geçiştiriliyor. Tamam değil işte. Altyapıda da emek veriliyor. Oradaki antrenörler, idareciler hepsi emek veriyor.

  • Yeterli basketbol seviyesine ve bilgisine sahip altyapı hocaları var mı, ya da yetişiyor mu? Mevcut hocalar kendilerini geliştirmek için çaba gösteriyor mu?

Tabi ki var. Şu anda çok fazla antrenör var ülkemizde. İsim vermeyeyim şimdi ancak bazı kulüplerde sadece belirli isimlerle çalışma mantığı var. Sadece onunla çalışacağım diyorlar. Belki ondan daha iyileri var ama onlara kapı açmıyorlar ne yazık ki. Kendi bildikleri, tanıdıkları kişileri o görevlere getiriyorlar. Oraya esas çalışmak isteyen kişiyi koyamıyorsun. bu bir handikap. Orada bu işi gerçekten yapmak isteyen kişilere yer verilmeli diye düşünüyorum.

  • Son olarak biz Fenerbahçe taraftarlarına mesajınız nedir Cem ağabey?

Öncelikle kimse umudunu kaybetmesin. Fenerbahçeliler umutlarını kaybetmezler. Futbolda bir süredir kötü gidişat var ama ben inanıyorum ki şampiyon olacağız artık. Basketbol bir iyi bir kötü gibi ama orada da güzel şeyler olacaktır. Fenerbahçe taraftarı desteğini hiçbir zaman esirgemez. Sonuna kadar takımlarına destek versinler. Fenerbahçe taraftarı neler gördü, neler yaşadı, ne bedeller ödendi… Dünyada eşi benzeri yok bu taraftarın. Hep birlikte boyun eğmeden desteğe devam edeceğiz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s