Henry Turner: “Fener’de En Az Bir Yıl Daha Kalmalıydım”

Click for the English version of the interview.

O, 90’ların ikinci yarısında Abdi İpekçi tribünlerinde veya TV başında kalbi Fenerbahçe sevgisiyle çarpan her basketbolsevere unutulmaz mutluluklar yaşattı. Bugün bile ismi söylendiğinde, onu sahada canlı izleyenlerin gözleri parlıyor. Salon Tribünü’nün sıradaki konuğu, Henry Turner. 1995-1998 yılları arasında formamızı giyen ABD’li efsanemiz, Baran Arslan’ın sorularını yanıtladı.

Röportaja çeviri sürecindeki katkılarından dolayı Osman Talha Sümer ve Zehra Ayrancıoğlu’na, ayrıca özel olarak destek veren Barış Eymen’e teşekkürlerimizle.

• Bay Turner, sizinle röportaj yapmaktan dolayı çok mutluyuz. Davetimizi kabul ettiğiniz için Salon Tribünü ekibi adına size teşekkür ederiz. Sosyal medya ve diğer tüm teknolojik şeylere teşekkürlerimizle… Bugün Türkiye’de 25 yıl öncesine göre çok sayıda spor dergisi ve dijital yayın var. O günlerin eksikliğini gidermek adına bugün sormak istiyoruz: Bize biraz çocukluğunuzdan ve ilk gençlik yıllarınızdan bahseder misiniz? Onlar sizi basketbol oynamanız için desteklediler mi?

Çocukluğum normaldi, annem vardı. Babam hiçbir zaman bizimle değildi. Ve evet, annem ne yapmak istersem beni destekledi.

• Kolej yıllarınızı 1984-1988 yılları arasında California State University, Fullerton’da geçirdiniz. Kolej kariyerinizden biraz bahsedebilir misiniz?

Cal State Fullerton, bu oyunu gerçekten nasıl oynayacağımı öğrendiğim yerdi. Bunun öncesinde sadece koşup sıçrayan, oldukça atletik bir adamdım. Basketbolu öğrenme açısından hayatımın en iyi dört yılı olduğunu söyleyebilirim.

• 1989-90 sezonunu Sacramento Kings ve CBA ekibi Wisconsin Flyers’ta geçirdikten sonra, ertesi sezon İtalya’ya transfer oldunuz. Ülke dışına ilk defa transferinizde neler hissettiniz?

Yurt dışına ilk çıkışım korkunçtu. Gençtim ve yabancı dil bilmiyordum. Alışmam gereken bir süreçti.

Henry Turner, 1995 yılında Kings formasıyla LA Clippers’a karşı oynanan bir maçta. Kaynak: Rocky Widner / Getty Images

• Aradan geçen 5 senede Emmezeta Udine, Collado Villalba, Panna Floransa, Panionios Athens takımlarında oynadınız. Sacramento Kings’e bir sezonluk geri dönüşün ardından 1995 yazında Fenerbahçe’ye transfer oldunuz. Kulübümüze geçiş hikayeniz nasıl gerçekleşti? Buraya gelirken size çizilen tablo ve beklentileriniz nelerdi?

Türkiye’ye geliş sürecim oldukça eğlenceliydi. Fenerbahçe Basketbol Şubesi’nin temsilcisi aradı, adı Necdet Ersoy idi. Bu adamı seviyorum. Kulübe gelmemin sebebi oydu. Bütün yaz boyunca benimle konuştu ve Fenerbahçe’ye gelmemi istedi. İstanbul’da geçirdiğim zamanı harika hale getirdi. Ona çok teşekkür etmek isterim!

• Fenerbahçe’de geçirdiğiniz üç sezonda Dallas Comegys ve İbrahim Kutluay ile muhteşem bir üçlü oluşturdunuz. Dallas ve İbrahim hakkında bir şeyler söylemek ister misiniz? Onların haricinde unutamadığınız ve beraber oynamaktan keyif aldığınız bir oyuncu var mıydı?

Dallas ve İbo… (Gülüyor) İkisi de harika adamlardı. Hepimiz iyi anlaşıyorduk. İbo’nun ailesi takımın çok içindeydi. Babası bizim babamızdı, küçük kız kardeşi bizim küçük kız kardeşimizdi. Fenerbahçe’deki son yılımda takım, başta Levent Topsakal olmak üzere daha iyiydi. Fener’de en az bir yıl daha kalmalıydım… Bıraktığım için üzgünüm. Benim açımdan bir hataydı. Geri dönüp basketbolun ve kulübün ne kadar ilerlediğini görmek isterim. Ve belki bir gün orada antrenörlük bile yapabilirim.

Kaynak: technicalfaul.com

• Buradaki ilk sezonunuzda maalesef çok üzücü ve şanssız bir olaya şahitlik etmiştiniz. Takımımız Tofaş SAS ile oynanacak maç için Bursa’dayken, Dallas Comegys ve Oyak Renault’tan Larry Spriggs gece kulübünde yaşanan bir kavga sonucu silahla vurulmuştu. O dönem takımın kaptanı olan Altar Tunçkol bizlerle yaptığı röportajda olayı “şok edici, kabus” olarak nitelemişti. Ağır yaralanan Dallas, şans eseri hayatta kalmış ve bir süre sahalardan uzak kalmıştı. Sizin açınızdan olay nasıldı?

Vurulma hakkında… Bu olay hakkında konuşmuyorum. Hayatımın en kötü anıydı, bu yüzden tekrar yaşamak istemiyorum.

• Yine bu sezondaki bir Galatasaray derbisinde ayak bileğiniz kırılmıştı, oyundan çıkmanıza rağmen uzatma periyodunda sahaya dönmüştünüz, acı çekmenize ve koşamamanıza rağmen tek ayağınızla yaptığınız blok bize galibiyeti getirmişti. Hepimiz için unutulmaz olan bu maçla ilgili neler söylemek istersiniz?

Türkiye’de o kadar çok anım var ki, yalnızca bir tanesini söyleyemem. Galatasaray ile oynadığımız maçı hatırlıyorum, öncesinde kulüplerin tarihini ve aralarındaki rekabeti öğrenmeye başlamıştım. Maçı kazanmalarına izin vermek yerine ölebilirdim. Taraftar bizim için çok fazla şey ifade ediyordu. Ben de onlara her şeyimi verdim, kırık bir ayak bileği bile.

Kaynak: instagram.com/fenerbahce_forma

• Bir Avrupa Kupası maçının ilk yarısında 20 sıra dışı sayı kaydettin ancak koç Murat Özgül ile tartışma yaşadıktan sonra ikinci yarıda hiç sayı kaydedemedin. O maçı hatırlıyor musun? Murat Özgül ile genel olarak nasıl bir ilişkiniz vardı?

Fenerbahçe’deki koçlarım… İlginçtir ki ikisinin de isimleri Murat’tı. İlki (Murat Didin) takıma çok da yardımcı olmayan bir tarzda koçluk yapıyordu. İkincisi ise (Murat Özgül) iyi bir koçtu. Gençti ve aslında bizimle birlikte o da öğreniyordu. Bence kendi kariyerini çizme konusunda iyi bir iş çıkardı. Onunla genel olarak bir sorunum veya anlaşmazlığımız yoktu.

• Başta Fenerbahçe taraftarları olmak üzere Türk basketbolseverlerin aklında gösterişli smaçlarınızla ve isabetli şutlarınızla yer ettiniz. Sizi “Avrupa’nın Michael Jordan’ı” olarak niteleyenler de var. ABD’de gösteremediğiniz performans ve form grafiğini Avrupa’da yaptığınız görüşüne katılır mısınız?

Basketbol kariyerimin tamamından memnunum. Gittiğim her yerde oynamaktan keyif aldım. Kariyerimde düzenli olarak, en uzun süre formasını giydiğim takım Fenerbahçe oldu. Az önce de dediğim gibi, en az bir yıl daha Fenerbahçe’de kalmalıydım.

• Kulübümüzde geçirdiğiniz 3 sene, takım arkadaşlarınız ve kulüp çalışanlarıyla olan ilişkileriniz, İstanbul ve vatandaşı olduğunuz Türkiye hakkında neler söylemek istersiniz?

İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Fenerbahçe’yi hiçbir zaman unutmadım, unutamam! Kulüp ve taraftarlar bana çok büyük sevgi gösterdiler, bu nedenle Fenerbahçe’yi hiçbir zaman unutamam. Tüm takım arkadaşlarımı çok iyi hatırlıyorum; çünkü biz bir takımdan çok aile gibiydik, kardeş gibiydik. Birkaç yıl önce o zamanki takım kaptanımız Altar Tunçkol’u gördüm. Amerika’ya, Sacramento Kings’in maçını izlemeye gelmiş. Onu gördüğüm zaman neredeyse ağlayacak gibi oldum, çok duygulanmıştım. Hala daha görüşüyoruz kendisiyle ve diğer takım arkadaşlarımla, çok iyi bir ilişkimiz var.

• Basketbolu bıraktıktan sonra neler yapıyorsunuz?

Basketbolu bıraktıktan sonra Sacramento Kings için radyo ve televizyon yayınları yapmaya başladım.

• 2017’deki EuroLeague şampiyonluğumuzun en önemli isimlerinden olan Bogdan Bogdanović, üç sene boyunca Kings’te forma giydi. Kendisi takımınıza katıldığında Fenerbahçe taraftarlarına bir mesaj göndermiştiniz ve ona çok dikkat edeceğinizi söylemiştiniz. Sırp oyuncu şu an Atlanta Hawks’ta ve maalesef bir sakatlık yaşadı. Bogdan hakkında neler söylersiniz?

Bogdan’ın Sacramento’ya transfer olduğu gün sevinçten havalara uçmuştum. Onun kim olduğunu ve ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu çok iyi biliyordum. O, aynı zamanda harika bir insan ve her zaman Fenerbahçe basketbolunun parlattığı bir oyuncu olarak bilinecek.

Henry Turner ve Bogdan Bogdanović.

• Bu güzel röportaj için Salon Tribünü ekibi adına size tekrar teşekkür ederiz. Son olarak, biz Fenerbahçe taraftarlarına mesajınız nedir?

Fenerbahçeli dostlarıma söyleyebileceklerim şimdilik bunlar. “FENER 1907 FOR LIFE!”

Henry Turner: “Fener’de En Az Bir Yıl Daha Kalmalıydım”” için bir yorum

Yorum bırakın