Hasan İbrahimoğlu: “En Önemlisi, Çok Eğleniyorduk”

Fenerbahçe altyapısından yetişen; 1983-84, 1984-85 ve 1985-86 sezonlarında A Takım’da çubuklu formayı terleten Hasan İbrahimoğlu, Salon Tribünü ekibinden Erdi Tiran’a Fenerbahçe basketbolunun unutulmaz bir dönemini ve anılarını anlattı.

Değerli Hasan Ağabey, öncelikle hoşgeldiniz, röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için Salon Tribünü ekibi olarak size çok teşekkür ederiz. Çocukluk ve gençlik yıllarınızı, basketbola adım atma sürecinizi bizlere anlatabilir misiniz?

Bana yer ayırdığınız için ben teşekkür ederim. Yugoslavya’da doğdum. Ailem 1966 yılında Türkiye’ye göç edip, Pendik’e yerleşmiş. Çocukluğumda Pendik, çok güzel bir sayfiye kasabasıydı. Yazları denize girerdik. Bağları ve bahçeleri meşhurdu. Bu yüzden çok renkli bir çocukluğum oldu. Güzel bir tabir var: “Yoksul sayılırdık ama hiçbir şeyden yoksun değildik”. Ortaokulu Pendik Lisesi’nde okumaya başlayınca, ilk defa basketbol sahası gördüm. O yıllarda arkadaşlarla okulun bahçesinde sürekli basketbol ve futbol oynamaya başladık. Zamanla sürekli basketbol oynar olduk. Okul çıkışı ve hafta sonları, tüm günü o basketbol sahasında geçirirdik.

Fenerbahçe altyapısına girişiniz nasıl gerçekleşti?

Pendik’te, bizden önceki jenerasyon sayesinde bir basketbol ekolü oluşmuştu. Boşnak mahallesi olan Sapanbağları’nın ve Boşnak toplumunun buna önemli katkısı oldu. Yetenekli oyuncular ya Fenerbahçe’ye, ya da o zaman Moda’da olan Efes Pilsen’in altyapısına giderdi. Sistem, bir nevi usta-çırak ilişkisi ile yürüyordu. Bizden büyük basketbolcu ağabeylerimiz bende yetenek görmüş ki, beni Fenerbahçe ve Efes’e götürmek istediler. Ancak ben zaten çocukluktan Fenerbahçeli olduğum için, 1979 yılı yazında Fenerbahçe altyapısında başladım.

O zamanlar, Fenerbahçe hem altyapı, hem de üstyapı olarak yaz antrenmanlarını Dereağzı’ndaki açık basketbol sahasında yapardı. Antrenörümüz, rahmetli duayen Batur Abi (Mehmet Baturalp) idi. Kendisi hem A Milli Takım’ın antrenörü, hem de Fenerbahçe’nin antrenörüydü. Batur Abi, gençlere çok önem verirdi. Bende bir yetenek görmüş olacak ki, beni o yaz A Takım antrenmanlarına dahi almaya başladı. Oğlu Ömer Baturalp de takım arkadaşımdı. Pendik’e gidip gelmek zor olduğu için, zaman zaman onların evinde kalırdım. Rahmetli Batur Abi sağ olsun, bende emeği çoktur, beni oğlundan farklı görmezdi. Ona çok şey borçluyum. Toprağı bol olsun.

Kaynak: basketfener.blogspot.com

Fenerbahçe’de forma giymek nasıl bir duyguydu?

Dediğim gibi, ben zaten çocukluktan Fenerbahçeliyim. 1979 yılında, Fenerbahçe’de basketbola başladığım yılda, ağabeyim Adem İbrahimoğlu da kaleci olarak Eskişehirspor’dan Fenerbahçe’ye transfer oldu. Yani ağabey-kardeş Fenerbahçe için ter dökmeye başladık. Ben altyapıdaydım, o ise A Takım’ın değişmez kalecisi oldu. Tabii ağabeyim benden çok daha başarılı bir sporcu oldu ve Milli Takım’ın kalesini de korudu. Yani biz, ailece ve çocukluktan Fenerbahçeli büyüdük. Bu çok güzel bir duygu.

Kulübümüzün altyapsında hangi başarıları elde ettiniz?

Fenerbahçe’ye geldiğim ilk sene, U16 Yıldız Takımı ile İstanbul birincisi olduk ve Ankara’da yapılan Türkiye Şampiyonası’na giderek, Türkiye üçüncüsü olduk. Şampiyonada tek bir maçı tek sayıyla kaybederek Türkiye üçüncüsü olduk. Çok iyi ve çok uyumlu bir takımımız vardı. Bu, benim için müthiş bir başarıydı. İlk yılımda takım olarak kupa almıştık, ben de çok büyük bir tecrübe edinmiştim. İki yıl sonra da U18 Genç Takımı ile Türkiye şampiyonu olduk. Bu, daha da büyük bir başarıydı.

Yendiğimiz takımlardan Eczacıbaşı’nın koçluğunu rahmetli duayen Aydan Siyavuş yapıyordu. Bizim koçumuz Halil Üner’di ve takımda Kemal Dinçer, Ali Sile, Ömer Baturalp, Ahmet Dostal, Ertunga Ulus gibi çok değerli basketbolcular vardı. Fenerbahçe Genç Takımı, ancak 39 yıl sonra, yani geçen sene tekrar Türkiye şampiyonu olabildi. Bu şampiyonluğun önemini belki böyle daha iyi anlayabiliriz.

Kaynak: basketfener.blogspot.com

A Takım’a geçiş süreciniz nasıl oldu?

1983-84 sezonunda Genç Takım’daydım ve koçumuz rahmetli Minik Önder (Önder Okan) idi. Önder Ağabey, aynı zamanda A Takım’da Aydan Siyavuş’un yardımcısıydı. Aydan Siyavuş, o sezon ortası Fenerbahçe’den ayrılınca Önder Ağabey A Takım koçu oldu. Beni de A Takım kadrosuna aldı. Kendimi bir anda Spor ve Sergi Sarayı’nın atmosferinde, 5 bin kişilik çılgın Fenerbahçe taraftarının önünde, sahada buldum. Çok büyük bir heyecan ve mutluluk tabii…

• A Takım’daki ikinci sezonunuz olan 1984-85 sezonunda Ali Şen yönetiminin ardından sorunlar yaşayan Basketbol Şubemiz, tüm ekonomik sıkıntılara ve kulüpteki iç çekişmelere rağmen ligde final oynamayı ve Koraç Kupası’nda çeyrek finale kalmayı başardı. Bu sezonu bizlere anlatabilir misiniz?

1984-85 sezonu, tüm finansal ve idari zorluklara rağmen, Fenerbahçe basketbolu için gerçekten çok değerli ve çok başarılı bir yılı oldu. Tarihimizde ilk defa Koraç Kupası’nda çeyrek finale kaldık. Türkiye’de ise, 22 maçta 20 galibiyet ile normal sezonu birinci bitirdik. Play-off’larda ise İTÜ, Eczacıbaşı ve Tofaş’ı eleyerek finale kadar geldik. Galatasaray ile play-off finalleri oynadık. Maalesef seriyi, üstelik son topta, 2-1 kaybederek Türkiye şampiyonluğunu kaçırdık.

Bence bu başarının mimarı, koçumuz rahmetli Minik Önder idi. Gerçekten takımı çok iyi hazırlıyor ve motive ediyordu. Tabi ki büyük kaptan Efe Ağabey (Efe Aydan) ve Calvin’in rolü de çok büyüktü. Baba Necdet (Necdet Ronabar), Aliço (Ali Limoncuoğlu), Hakan Artış, Kemal Dinçer… Herkesin çok büyük emeği vardı. Ben de genç oyuncu olarak bu takımın bir parçasıydım. Büyük-küçük demeden, takım içindeki bağ çok güçlüydü. Bütün zorluklara rağmen takımda neşe ve arkadaşlık çok ileri seviyedeydi. En önemlisi, biz çok eğleniyorduk.

8 Kasım 1984, bir Yugoslav takımını eleyen ilk kulüp Fenerbahçe. Kaynak: twitter.com/FBTarihiOrg

Bu sezonda Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı da dramatik biçimde ezeli rakibimiz Galatasaray’a kaptırdık. Bu maçta neler oldu?

Evet, çok dramatik bir maç oldu. Ankara’da oynadık. İlk yarı biz çok iyiydik ve devreyi 15 sayı önde kapattık, hatta fark bir ara 19 sayı oldu. Her şey gayet iyi gidiyordu. Ancak devre arasında Calvin, yöneticilerden ekstra para talep etmiş. “Miş” diyorum, çünkü ben gerçekten bu konuşmayı görmedim, sonradan arkadaşlardan duydum. Calvin, ilk yarı 19 sayı üretmişken ikinci yarı sadece dört sayı attı. Maçı bir sayı farkla kaybettik. Calvin orada yanlış yapmış olabilir tabii, ama gerçekten fiziksel olarak çok atletik bir oyuncuydu ve çok etkili üçlük atıyordu. Yani oraya gelene kadar, o sezonun başarısına katkısı çok büyük olmuştu. Ayrıca şunu da unutmamak lazım: Galatasaray o sezon üç yabancı ile oynarken biz tek yabancı ile oynadık. Bu da önemli bir faktördü.

• Yine bahsi geçen bu sezonda ekonomik olarak sıkıntılar yaşadığımızı öğrendik, neler yaşandığını bizlere anlatabilir misiniz?

Ben genç oyuncu olarak küçük bir maaş alıyordum. Zaten basketbol amatör bir spor olduğu için, o zaman dönen paralar, bugünkü rakamlar ile mukayese edilemez. Bu açıdan bakınca, ben o ekonomik sıkıntıyı pek hissetmedim açıkçası. Kritik maçlarda, özellikle Galatarsaray ile oynanan final serisinde, yöneticilerimiz devre arasında soyunma odasına girer ve bizleri motive etmek için kişisel olarak prim verirdi. O zamanlar bu işler böyle yaşanıyordu. Biraz amatörceydi ama güzeldi.

1985-86 sezonu, Dennis Perryman yönetimindeki Fenerbahçe. Kaynak: Seda Pars Erdeğer Arşivi

• 1985-86 sezonunda istediğimizi elde edemedik ve sezonu altıncı sırada bitirdikten sonra play-off’un birinci turunda elendik. Bu sezonu bizlere anlatabilir misiniz?

O sezon en önemli değişiklik, koç rahmetli Minik Önder’in ayrılması ve onun yerine Amerikalı koç Dennis Perryman’ın gelmesi oldu. Calvin de ayrıldı ve onun yerine şimdiki NBA koçu, Kanadalı Jay Triano ve Amerikalı Michael Terpstra geldi. Yeni koç, maalesef takıma hiç uyum sağlayamadı. Şimdi düşününce görüyorum ki, aslında koçumuz daha çok bir altyapı antrenörüydü. Antrenmanlarda daha çok fundamental (motion offence, cutting game, savunma kaymaları vesaire) çalışmaları yaptırıyordu.

Aslında Triano ülkemize gelmiş en profesyonel, en disiplinli ve en başarılı sporculardan birisidir. Fakat uzun olarak alınan Terpstra, beş numara için yeterli bir oyuncu değildi. Tüm bu faktörler birleşince maalesef bizim için başarılı bir sezon olmadı. Ben o sezon dizimden operasyon geçirdiğim için, uzun süreler takımdan ayrı kaldım. Benim için her açıdan talihsiz bir sezondu. O sezonda play-off’lara kaldık ancak yarı finalde Efes Pilsen’e elendik ve Türkiye üçüncüsü olduk. Zaten sezon sonunda, çok sevdiğim Fenerbahçe’den ayrılmak zorunda kaldım.

Galatasaray, Beşiktaş ve Efes Pilsen maçları, Fenerbahçe camiası için her zaman çok önemlidir. Döneminizde bu maçlara nasıl hazırlanıyordunuz? Bunu ve bu maçların takım için önemini, bir sporcu gözüyle sizden dinlemek isteriz.

Daha çok rakibe göre savunma hazırlıkları yapardık, alan savunması yada one-and-box vesaire çokça kullanılıyordu. Onun dışında kendi oyun düzenlerimiz ve setlerimiz ile sahaya çıkardık. Ama en önemli konu, Fenerbahçe taraftarıydı. Spor ve Sergi Sarayı’nı hınca hınç dolduran beş bin çılgın Fenerbahçe taraftarı, bizi müthiş havaya sokardı. Genç bir oyuncu olarak, maçlarda çok fazla süre almasam da, sahaya uçar gibi çıkardım. Gerçekten müthiş ve unutulmaz bir atmosferdi. Çok güzel anılar…

1984-85 sezonunda Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı. Kaynak: fenerleaks.wordpress.com

• Fenerbahçe’mizden ayrıldıktan sonra, kariyerinize nasıl devam ettiniz?

Fenerbahçe’den sakatlık sebebi ile ayrılınca, TBL’de sırası ile Pertevniyal, Silahlı Kuvvetler ve TED Ankara Kolejliler’de 3 sezon daha basketbol oynadım. Ankara Kolejliler’de oynarken tekrar dizimden operasyon geçirince, basketbol hayatıma son vermek zorunda kaldım ve profesyonel iş hayatına atıldım. 30 sene boyunca uluslararası şirketlerde çalıştım ve üst düzey yöneticilik yaptım.

• Basketbol ile ilgili, aktif olarak bir şeyler yapıyor musunuz?

Evet, emekli olduktan sonra oğlumun da basketbola başlaması sebebiyle kendimi bir anda tekrar basketbolun içinde buldum. Oğlum Sinan, TBF’nin U18 A Ligi’nde basketbol oynuyor. Ben de onca yıllık basketbol tecrübemi kullanmam gerektiğini düşündüm. TBF’nin antrenörlük kursuna katıldım ve lisans aldım, kursa katılan en yaşlı hocaydım. Geçen sezon Değişimspor ile birlikte, U16 ve U18 jenerasyonu ile çok faydalı çalışmalar yaptık.

Şu anda aktif olarak bir kulüp çatısı altında çalışmıyorum ancak antrenör, yönetici ve altyapı sorumlusu olarak çalışmalara devam etmek istiyorum. Zaman zaman bireysel çalışmalar da yapıyorum. Ayrıca yurt içi ve yurt dışı basketbol kampları organize ediyorum. Pandemi dolayısı ile ara vermek zorunda kaldık. 2022’den itibaren, kamp çalışmalarına daha yoğun olarak tekrar başlayacağım.

Sizin de bildiğiniz gibi, Fenerbahçe son on beş yılda büyük bir atılım yaparak EuroLeague kupasını müzemize taşıdı ve Avrupa’nın devlerinden biri haline geldi. Bu süreci, takımımızın bu sezonki durumunu ve genel performansını nasıl görüyorsunuz?

Evet, Željko Obradović ile geçen yedi sezon, EuroLeague’de dört Final-Four ve bir şampiyonluktan sonra takımımız, iki sezondur dalgalı bir seyir izliyor. Bu da doğal aslında. Çünkü Obradović’in gidişi ile hem takımın yapısı değişti, hem de bütçe kısıldı. Ben her şeye rağmen, geçen sezonu başarısız görmüyorum. Igor Kokoškov’un tarzı belki farklıydı ama bence ilk sezon için başarılı oldu. Maalesef hem kendisi, hem de Erdem Can ani olarak ayrılınca koç olarak Aleksandar Djordjević geldi. Takım da geçen seneden bu yana yenilendi. Kolay değil. Yapısal değişiklikler ile ilk sezonda, ilk maçlarda çok başarılı olmak sürpriz olurdu. Obradović de ilk geldiği senelerde başarılı olmadı, iki üç sezon sonra başarılar gelmeye başladı. Bizim seyircimiz çok sabırsız, mutlak başarı ve şampiyonluk bekliyor ama bu şartlarda kolay değil. Bir iki sezon sabır göstermek lazım. Ben Sasha’ya da inanıyorum. Oyuncular da uyum süreci yaşıyor. Buna rağmen savunma olarak bu sene büyük bir sorun yok. Sayı üretmede ve hücum çeşitliliğinde sıkıntı var. Bu da biraz zamana ve uyuma bağlı.

Ancak burada temel sorun şu: Maalesef altyapılarımızdan yeterli sayıda ve yetkinlikte basketbolcu yetişmiyor. Ülkemizin yapısal sorunları var. Bu sorunlar ve çözüm önerileri için ayrı bir söyleşi yapmamız gerekiyor. Sorunlar çok çeşitli ve çetrefilli. Tabii çözüm de kolay değil. Gençlik ve Spor Bakanlığı, Türkiye Basketbol Federasyonu, kulüpler ve diğer paydaşların el ele vermesi gerekiyor.

Son olarak, biz Fenerbahçe taraftarlarına mesajınız nedir Hasan Ağabey?

Biraz sabır. Fenerbahçe çok büyük bir camia. Altyapılara daha fazla yatırım yapılarak, EuroLeague şampiyonlukları tekrar gelecektir.

Yorum bırakın