Obradović Fenerbahçe’sinin En Unutulmaz 10 Maçı

*Kapak görseli: Rodolfo Molina

Arkadaşımız Tuna Bertan Güneş (Twitter: @tbgunes13), 2 Temmuz 2013’te kendisini Fenerbahçe’ye bağlayan sözleşmeyi imzalayan ve 24 Haziran 2020 gece yarısı yapılan bir açıklamayla kulübümüzden ayrılan efsane başantrenör Željko Obradović’in İstanbul’da geçirdiği yedi senede oynanan unutulmaz 10 maçı sizler için derledi:

1- Fenerbahçe – Olympiacos (21 Mayıs 2017 – EuroLeague Finali)

Fotoğraf: Bülent Kılıç

Tartışmasız birçok Fenerbahçelinin en mutlu olduğu akşam, Sinan Erdem’de kupayı kaldırdığımız akşamdır. Bir sene önce alınamayan son ribaund taraftarın rüyalarına giriyordu, herkes sonraki sezon finalde CSKA’yla eşleşip intikam alma hayali kuruyordu. Kendi adıma konuşmam gerekirse ben de bunu istiyordum. Ama finalde karşımıza CSKA değil, Olympiakos gelmişti.

Taraftar 21 Mayıs akşamı öylesine kenetlenmişti ki gerek Sinan Erdem’de, gerekse de 81 ilde kurulan dev ekranların karşısında büyük bir destek vardı. Daha önce Türkiye’de eşi benzeri görülmemiş manzaralar yaşandı. Bir basketbol maçı için meydanlarda dev ekranlar kurulacağını, bu meydanların hangi takım taraftarı olduğu fark etmeksizin insanlarla dolup taşacağını kimse tahmin edemezdi.

Yarı finalde Real Madrid’i 84-75 ile geçen Fenerbahçe, final maçına taraftar desteğiyle çok iyi başladı. Hava atışı sonrası Ekpe Udoh’un asistini Jan Vesely ters smaçla bitirdi. Željko Obradović’in öğrencileri gerek hücumda, gerekse savunmada inanılmaz gayret gösterdiler. İkinci çeyrek bittiğinde skor 39-34 ile lehimizeydi. Üçüncü çeyreğe biraz tutuk başlayan takımımız, bir ara 4 sayıya inen farkı çeyrek sonunda 12’ye çıkardı. Burada Ekpe Udoh’a ayrı bir parantez açmak gerekir, çünkü çeyrek sonunda önce Spanoulis’e, sonra da Papanikolaou’ya tokat gibi iki blok yapıştırarak farkı korudu. Fenerbahçe fırtınası, dördüncü çeyrekte de esmeye devam ediyordu. Bitime 8 dakika kala Pero Antić’in farkı 18’e çıkaran üçlüğü Sfairopoulos’a molayı aldırıyordu. Sinan Erdem’deki 15 bini aşkın taraftar bu üçlükle beraber kutlamalara başlamıştı. Önceki sezon 20’den gelen takım, bu sene 20’ye gidiyordu… Maç 80-64’lük skorla bittiğinde “Türk sporunun lokomotifi” Fenerbahçe, bayrağımızı Avrupa’nın en üst noktasına taşıyordu. Böylece önceki sezon yarım kalan işimiz de tamamlanmış oluyordu.

2- Fenerbahçe – CSKA Moskova (15 Mayıs 2016 – EuroLeague Finali)

Fotoğraf: TrapezanlidiS Photography 

Yine çoğumuzun unutamadığı, bir sene boyunca aklımızdan çıkmayan, hakemlerin rezalet bir yönetim sergilediği ama takımın sahaya yürek koyduğu bir EuroLeague finali… O dönemki adıyla Laboral Kutxa’yı uzatmalarda 88-77 eleyerek adımızı ilk kez finale yazdırmıştık. Finaldeki rakibimiz, Obradovic’in Panathinaikos’taki yardımcısı Itoudis’in koçluk yaptığı CSKA’ydı. Berlin’deki Final-Four’da Türk taraftarlar yine sayıca üstündü.
İlk çeyreğini 20-22 geride bitirdiğimiz maçın ikinci çeyreği tam bir kabus gibiydi. Sadece 10 sayı atabildiğimiz bu çeyrekte yıldızlar topluluğu CSKA güle oynaya skor üretiyordu. Soyunma odasına 20 sayı geride gitmiştik. Salondaki Fenerbahçelilerde büyük sessizlik hakimdi. Burada bir parantez açmak istiyorum, çünkü devre arasında istatistiklere bakarken maçı çevireceğimiz içime doğmuştu, öyle de oldu. İkinci yarıda sahada bambaşka bir Fenerbahçe görmüştük. Bobby Dixon’ın harika performans sergilediği son çeyrekte takımımız 20 sayılık farkı kapatmış, bitime 20 saniye kala Sloukas’ın faul çizgisinden bulduğu isabetlerle 2 sayı da öne geçmişti. Son hücumda hakemlerin Teodosic ve De Colo’nun stepslerini görmemesi, De Colo’nun 3 sayılık şutundan sonra o “son ribaund”u alamamamız ve Khryapa’nın 2 sayılık basketi maçı uzatmaya götürüyordu.
Uzatmalarda ise tam bir hakem katliamı söz konusuydu. Hakem Damir Javor’un Sloukas’a yapılan faulü çalmak yerine steps çaldığı pozisyon ve sayamayacağım birçok şey, ilk finalimizde şampiyonluğumuzu engellemişti. Vesely’nin serbest atış çizgisinde 1/11 isabet bulması ise inanılır gibi değildi. Kontratı biten oyuncularımız, tüm bunlara karşın “unfinished business” (bitmemiş iş) parolasıyla takımda kalıyordu. Sonraki sezon ise tarifi mümkün olmayan bir hikaye yazılacaktı…

3- Fenerbahçe – Real Madrid (14 Nisan 2016 – EuroLeague Play-Off İkinci Maçı)

Takımın en önemli çarklarından Jan Vesely’nin yokluğunda oynadığımız bu play-off serisinden önce, taraftarın aklında çok fazla soru işareti vardı. Sahip olduğumuz saha avantajına rağmen rakip son şampiyon Real Madrid’ti ve takımımız eksikti. Taraftar burada üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getiriyordu. Ülker Sports Arena’da bir daha görülmesi mümkün olmayan bir atmosfer yaratıldı. Yapılan #SarıTribün organizasyonu, sosyal medyada konuşulduğu gibi sapsarı olan agresif tribünler, salona sokulan havalı kornalar ve inanılmaz taraftar desteği bu seride Fenerbahçe’nin belki de en büyük kozuydu. Kazanılan ilk maçın ardından sıra ikinci maçtaydı.
İkinci maça harika başladık. Şiir gibi hücum eden takımımız, savunmada da her yerdeydi. Real Madrid, Ataşehir’de adeta bozguna uğramıştı. İlk yarıda rakip potaya bıraktığımız 54 sayıya karşın İspanyollar 29 sayıda kalmıştı. En büyük sebep, taraftar desteğinin yanında Udoh’un olağanüstü performansıydı. Nijeryalı uzun 18 sayı atmakla kalmamış, savunmada duvar örerek taraftarın endişelerini haksız çıkarmıştı.
Fırtına, ikinci yarıda da devam etmişti. Beş oyuncusu çift haneli skor üreten Fenerbahçe, maç sonunda Melih Mahmutoğlu’nun üçlüğüyle 100 sayıyı bulmuştu. Sırada Madrid’de 3-0’la fişi çekip Final-Four biletini almak vardı.

4- Panathinaikos – Fenerbahçe (18 Nisan 2017 – EuroLeague Play-Off Birinci Maçı)

Fenerbahçe, yeni formatıyla ilk kez oynanan EuroLeague’in normal sezonunu 12 mağlubiyetle tamamlamıştı. Sakatlıklarla boğuştuğumuz bu sezonda bizi en çok etkileyen, Bogdanović’in Zalgiris Kaunas maçındaki sakatlığıydı. Normal sezonda hiçbir maça tam kadro çıkamayan Fenerbahçe, play-off’lara tam kadro giriyordu. Ama saha avantajı Yunan ekibi Panathinaikos’taydı. Üstelik OAKA’da hiç kazanamamıştık. Taraftarın üzerinde bir karamsarlık hakimdi. Çevremdeki kimse bu eşleşmede Fenerbahçe’ye şans vermiyordu. Fakat unutulan bir şey vardı: “We have Obra, they don’t”.
Maçın ilk çeyreği başa baş geçti. İkinci çeyrekte Panathinaikos, taraftarının da katkısıyla soyunma odasına 14 sayı önde gitmişti. Tüm bunlara karşın sarı-lacivertliler, “gitti” gözüyle bakılan maçın ikinci yarısında öyle bir basketbol oynadı ki… Bogdanović’in liderliğinde önce farkı 2’ye indirdik, ardından aynı performansı son çeyreğe taşıyarak 58-71 kazandık. İlk yarıda 42 sayı bulan Pao, ikinci yarıda sadece 16 sayı atabildi. Obradovic’li yıllarda çok büyük geri dönüşler yaptık ama bu çok başkaydı. OAKA’da ilk maçı kazanıp ev sahibi avantajını alarak Yunanlara büyük şok yaşatıyorduk.
Aynı performansı ikinci ve üçüncü maçta da gösteren Fenerbahçe, EuroLeague’de play-off’ları ev sahibi avantajı olmadan 3-0’la geçen ilk takım olarak tarihe geçiyordu. Bu takım, tam kadro olduğunda neler yapabileceğini tüm Avrupa’ya gösteriyordu. Bogdanović kafasını sallıyordu ve rakipler için bir sorun vardı…

5- Fenerbahçe – Maccabi Tel Aviv (14 Nisan 2015 – EuroLeague Play-Off Birinci Maçı)

Obradović yönetimindeki ilk play-off tecrübemizde rakip, son şampiyon Maccabi’ydi. Eski EuroLeague formatında gruplar ve Top16’da iyi performans sergileyen Fenerbahçe, play-off turunda saha avantajını almıştı. Ne var ki Maccabi gerek kadro tecrübesi, gerekse son şampiyon olması sebebiyle gözümüzü korkutuyordu. Ama Fenerbahçe’nin de Obradović faktörü vardı.
İlk yarıyı Maccabi önde götürdü. Fenerbahçe Vesely ve Bjelica’nın sayılarıyla maça tutundu. 2. çeyrek bittiğinde Ülker Sports Arena’da 38-42 Maccabi Tel Aviv üstünlüğü vardı. İkinci yarıda ise ipleri elimize aldık. Vesely’nin smaçlarıyla öne geçen Fenerbahçe, son şampiyonu 80-72’yle deviriyordu. 23 sayı atan Çek yıldız, belki de Fenerbahçe kariyerinin en iyi maçını oynuyordu. Bu galibiyet, ilk Final-Four biletimizin habercisiydi.

6- Barcelona – Fenerbahçe (11 Aralık 2014)

EuroLeague’in grup aşamasında Huertas’lı, Tomić’li, Satoransky’li Barcelona’ya konuk olduğumuz bu maç, bizim için o sezonun ilk ciddi sınavlarından biriydi. Gruplarda Panathinaikos’tan OAKA’da 18 sayı fark yedikten sonra çoğu insan bu maça da kayıp gözüyle bakıyordu. Ama sahada çok iyi basketbol oynayan bir Fenerbahçe vardı. İki takım da maç boyu birbirine diş geçiremedi ve normal süre 79-79 bitti. Uzatmanın bitimine 4.2 saniye kala, skor 89-89’ken Fenerbahçe’miz hücumu rakip yarı sahadan başlatacaktı. Öncesinde mola alan Obradović öyle bir set çizdi ki, Bjelica elini kolunu sallaya sallaya potaya gitti, 1.3 saniyede sayıyı bulduk ve Palau Blaugrana’da galip geldik. Ders olarak okutulacak bir seti Fenerbahçe basketbol takımının oynayabildiğini görmek, taraftarları inanılmaz mutlu ediyordu. Yıllarca imrenerek baktığımız takımların seviyesine yavaş yavaş geliyorduk. Tabi bu yalnızca bir başlangıçtı…

7- Fenerbahçe – Real Madrid (28 Aralık 2019)

Adeta bir EuroLeague derbisine dönüşmüş Fenerbahçe-Real Madrid rekabetinde bu maçın yeri de çok özel. Salonda izleyeme fırsatı bulduğum bu maç, belki de Fenerbahçe basketbol tarihinin en efsane maç sonlarından birisini içeriyor. Sergio Llull’ün diskalifiye edilmesine rağmen çok iyi mücadele eden İspanyollar, maç sonunda ne yaparlarsa yapsınlar Obradović’in bileğini bükemediler.
İlk çeyreğinde iyi, ikinci çeyreğinde kötü oynadığımız bu maçta soyunma odasına 32-32 beraberlikle girildi. İkinci yarısı da heyecanlı geçen maçta, üçüncü çeyreğin sonunda 48-44 öndeydik. Final çeyreğinde ise gerek tribünler, gerekse ekran başındaki taraftarlar tabiri caizse öldü öldü dirildi. Bitime 2.43 kala Real Madrid Campazzo’nun basketiyle farkı 6’ya çıkardı ve çoğu insan maçı kaybettiğimizi düşündü. Sahaya karakter koyan Fenerbahçe, 13.9 saniye kala 62-63 gerideydi. Mola alan Obradović, yine akıl dolu bir set çizdi. Gigi Datome, Randolph’un faulü olmasa maç topunu bomboş smaçlayacaktı. Faule rağmen sayıyı bulan İtalyan, havada adeta asılı kalarak Jordanvari bir basketle takımı öne geçirdi. Taraftarın sevinci ise görülmeye değerdi.

8- Beşiktaş – Fenerbahçe (16 Haziran 2017 – BSL Final 4. Maç)

Bu maçımız Türkiye Ligi’nden. EuroLeague kupasını kaldırmamızın ardından döndüğümüz play-off’larda, final serisi dahil oynadığımız 9 maçın hiçbirini kaybetmedik. Ancak deplasmanda oynadığımız final serisi maçlarında da bambaşka hikayeler yazıldı. Üçüncü maçı Obradović’in kusursuz setini ard arda iki kez oynayarak kazanan Fenerbahçe, son maçta da güzel bir geri dönüşe imza atıyordu. Büyük çoğunluğunu geride götürdüğümüz dördüncü maçın son çeyreği, istediğimizde yapamayacağımız şey olmadığının göstergesiydi. Bitime 2 dakika kala skor 79-65’ken, normal süre bittiğinde skor 84-84’tü. Maçı ve şampiyonluğu getiren Bogdanović, röportajında durumu “Uçak bileti aldığımı son anda hatırladım.” esprisiyle özetliyordu. EuroLeague şampiyonluğunun yanına Türkiye Şampiyonluğu ekleyen Fenerbahçemiz, tarihinin en özel sezonunu geçiriyordu.

9- Fenerbahçe – CSKA Moskova (18 Aralık 2018)

Bir başka CSKA maçı… Fenerbahçe taraftarının en çok önem verdiği maçlardan biri olan bu maçlar, özellikle Berlin’deki finalin etkisiyle Ataşehir’de hep kapalı gişe oynandı. Bahsettiğimiz karşılaşma da, harika geri dönüşlerimizden yalnızca birisiydi.
Normal sezonunu çok iyi geçirdiğimiz 2018-2019 yılı bizim için ne kadar kötü bitmiş olursa olsun, unutulmaz anlar yaşadık. İlk yarısının son saniyelerine 33-48 geride girdiğimiz bu maçta, Gudurić’in ilk yarının son topundaki üçlüğüyle başlayan ve ibreyi lehimize çeviren 19-0’lık bir seri yakaladık. Rus temsilcisi üçüncü çeyreğin ilk 5 dakikasında sayı bulamadı. Gerek hücumda, gerekse savunmada klasik Obradović Fenerbahçe’si sahnedeydi. İlk yarısı başka, ikinci yarısı bambaşka geçen bu maçı 79-75 kazanarak yolumuza 13 galibiyet ve 1 mağlubiyetle devam etmiştik.

10- Fenerbahçe – Zalgiris Kaunas (16 Nisan 2019 – EuroLeague Play-Off Birinci Maçı)

25 galibiyet ve 5 mağlubiyetle lider tamamladığımız EuroLeague normal sezonunun ardından, play-off’larda Šarūnas Jasikevičius’un Žalgiris’iyle eşleşiyorduk. Salonda izlediğim ilk maçta Fenerbahçe, yeşil beyazlıları sahadan siliyordu. Litvanya ekibi
ilk yarıda 21, ikinci yarıda 22 sayı atabilmişti. Fenerbahçemiz savunmadaki iyi performansını hücumda da göstererek attığı 33 sayılık farkla adeta mesaj veriyordu. Sinan Güler hariç, süre alan tüm oyuncular skor üretmişti.
2018-2019 sezonunda böylesine iyi basketbol oynayan Fenerbahçe, 5. kez Final-Four bileti alma yolunda ilerliyordu. Taraftarın kafasında şampiyonluktan başka bir düşünce yoktu.
Vitoria-Gasteiz’deki Final Four’a katılım biletinin alınmasından sonra şanssız sakatlıklar yaşanmasaydı belki de EuroLeague tarihinin en dominant şampiyonluğunu yaşayacaktık, ne var ki Datome, Kalinić ve Vesely’nin yokluğu bizi zor durumda bıraktı. Elinde kalan tek uzunu Nicolò Melli olan Obradović, koçluk kariyerinin en zor sınavını vermek zorunda kalacaktı.

Avrupa basketbolunun efsanesi Željko Obradović’i Fenerbahçe’nin başında izleyebilmek bizler için büyük şanstı. Sırp koç kişiliğiyle; profesyonelliğiyle ve mütevaziliğiyle Fenerbahçeli olan olmayan herkesin kalbini kazandı, insanları bir basketbol maçı için meydanlara döktü ve Türk basketbol tarihinin en büyük başarısını kazandı. Kurduğu kadrolarda kendisi gibi karakterli oyunculara yer verdi. Bu kadar başarılı olmasının en büyük sebebi, karakteri yeteneğin önüne koymasıdır.

Geçen 7 senenin ardından Obradović’in büyük bir Fenerbahçe efsanesi olduğunu inkar etmek nankörlük olur. Yazdığın tarihe tanıklık etmek bizim için büyük şerefti. İyi ki yollarımız kesişmiş, olmasaydı sonumuz böyle koç…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s