Ömer Urkon: “Oyuncuların Çoğu Üniversite Mezunuydu”

1950 ve 60’lı yıllarda çubuklu ve ay yıldızlı formayı başarıyla terleten eski basketbolcumuz Ömer Urkon Fenerbahçe günlerini, iş hayatını ve başta Boston Celtics efsanesi Bob Cousy ile olmak üzere özel anılarını Salon Tribünü ekibinden Baran Arslan ve Erdi Tiran’a anlattı.

• Kıymetli Ömer Ağabey, hoşgeldiniz. Öncelikle röportaj isteğimizi kabul ettiğiniz için Salon Tribünü ekibi adına sizlere teşekkür etmek isteriz. 1937 yılında İstanbul’da doğdunuz. 1956 yılında Fenerbahçe Kulübü’nün kurucularının da mezunu olduğu Saint-Joseph Fransız Lisesi’ni bitirdiniz. Aynı zamanda basketbola da bu lisede başladınız. Bu spora başlama hikayeniz nasıldı?

Çok yaramaz bir çocuktum. Moda’da oturuyorduk ve beni evden bir nevi Saint-Joseph’e attılar. Saint-Joseph beş dakikalık mesafedeydi. Orada yatılı olarak okudum. Bu okulda yirmiden fazla basketbol sahası var, sabahtan akşama kadar basketbol oynuyorduk. Basketbola başlamam böyle oldu. Ve Saint-Joseph’te 5-6 milli basketbolcu ağabeyim vardı: Turhan Tezol, Tevfik Tankut, Reşit Güney Ülmen, Nejat Diyarbekirli. Tabii onların etkisi çok oldu. Bir de orada dünyaca meşhur Gökşin Sipahioğlu vardı. Kendisi Kadıköyspor’un kurucusudur. Onun da etkisi olmuştur, dolayısıyla orada basketbola başladık.

• 1957 yılına kadar lisenin basketbol takımı olan ve 1976’da satın alınarak Efes Pilsen’e çevrilen Kadıköyspor’da oynadınız ve bu süreçte yıldızlaşarak A Milli Takım’a kadar yükseldiniz. 1957 yazında ise Fenerbahçe’mize transfer oldunuz. Kulübümüze transfer süreciniz nasıldı?

Kadıköyspor’da sayı kralı olmuştum. O zamanlar Fenerbahçe ile amatör bir anlaşma yaptım, parasal bir şey yoktu. Yalnızca yol paramızı veriyorlardı.

Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı, 1958-59 sezonu. Ömer Urkon, alt sırada sağdan ikinci sırada. (Kaynak: dinyakos.com)

• 1957’den 1963’e kadar ve 1966 yılında da yarım devreliğine formasını giydiğiniz Fenerbahçe’mizde Altan Dinçer, Mehmet Baturalp, Hüseyin Kozluca ve futbolda efsanemiz haline gelen Can Bartu ile beraber oynadınız. Birlikte oynamaktan en keyif aldığınız isim kimdi?

Vallahi büyük kabiliyet, Can Bartu. Spor için doğmuş, yaratılmış bir arkadaşımdı. Zaten bu saydığın ilk beşteydim. Erdoğan Karabelen’i de ekleyelim. Erdoğan Karabelen, Mehmet Baturalp, Altan Dinçer, Can Bartu ve ben ilk beştim. Bu ilk beş, devamlı şampiyon olan Galatasaray takımını 80-52 yendi. Ve dışarıda üçümüzdük, Batur, ben ve Can. “Sekiz” diye bir oyun var. Galatasaray “sekiz”i çözemedi ve biz 80-52 kazandık.

• Fenerbahçe forması altında oynadığınız en unutulmaz maç nedir?

Ankara’da oynadığımız bir müsabaka vardı. Çünkü Ankara’da çok ilginç bir şey oldu: Biz orada bütün maçları kazandık ancak biz maçları bitirdik ve o kapalı salon çöktü. Bugün en aklımda kalan olay bu. Allah göstermesin, maçta olabilirdi.

• Fenerbahçe’miz, Avrupa kupalarındaki ilk deneyimini 1967-68 sezonu Kupa Galipleri Kupası’nda Fransız kulübü ASVEL’e karşı yaşamıştı. İstanbul’da 68-61 kazansak da, ikinci maçta farklı yenilerek turnuvaya veda etmiştik. Siz bu sezonda takımın formasını zaman zaman giymiştiniz, bu karşılaşmalarda yer aldınız mı?

Aldım.

1959 yılı Türkiye ve İstanbul şampiyonu Fenerbahçe, başkan Agah Erozan ile birlikte. Ömer Urkon, alt sıranın sağ başında. (Kaynak: basketfener.blogspot.com)

• 1984 yılında Fenerbahçe basketbol şubesinin idari ekibine katıldınız, 19 Nisan 1986’da bu görevinizden istifa ettiniz. Sizin için nasıl bir deneyim olmuştu?

Erdal Poyrazoğlu, Tuncer Kobaner ve ben bir süre Fenerbahçe Kulübü’nün basket takımını yönettik. Tuncer Kobaner ve Erdal Poyrazoğlu işlerinden ayrılamıyordu, ben serbest çalıştığım için takımı ben götürüyordum. Efe Aydan’ın ve Aliço’nun (Ali Limoncuoğlu) olduğu takım. İş hayatıyla ilgili daha sonra bilgi veririm. Koraç Kupası’nda çeyrek finale kaldık; takımı Fransa, İtalya ve Rusya’ya götürdüm (1984-85 sezonu; Budivelnyk Kiev, Olimpia Milano ve Stade Français’e karşı). Onların kulüp başkanlarından randevu aldım ve gidip onlara yönetim el kitapları var mı yok mu diye sordum. Bana sanki “Burada pencere var mı?” diye sormuşum gibi baktılar. Çıkarıp kitapları önüme koydular. Kitapları aldım, geldim, Fenerbahçe’ye uygun olanlarını kopyaladım. Adamların nelere dikkat ettiğini, neleri takip ettiklerini görmüş oldum. Fakat sonra bir haber alamadım. Seneler sonra başkan Aziz Yıldırım beni aradı, kitapları istedi, “Biz bulamadık” dedi.

• Kulübümüzde bulunduğunuz süre zarfında saha dışında yaşadığınız en ilginç, unutulmaz olay neydi?

Fenerbahçe’de pek bir olay olmadı. Akdeniz Olimpiyatları’nda çok enteresan şeyler oldu. Akdeniz Olimpiyatları’na gittik. Yugoslavya çok kuvvetli bir takımdı, Avrupa’nın birincisiydi. Onlar da oraya geldiler. Ama o akşam herkes çok iyi oynadı, ben de çok iyi oynadım, o arada onların bir oyuncusu gözüme parmağını soktu. İkinci devre hastaneye gittim. Seneler sonra bir doktor, o darbeyi gördü. Biz Yugoslavlara karşı kazandık. Radivoj Korać oynuyordu.

• 1963 yılında profesyonel sporculuk kariyerinizi noktalamanızın ardından hayatınızı nasıl sürdürdünüz? Basketbolun haricindeki mesleğiniz maden ve metalurji mühendisliğiydi.

Ben önce Koç Grubu’nun Türk Demirdöküm Fabrikaları’nda mühendis olarak çalıştım. Orada Vehbi Koç’u, şimdiki başkanımız Ali Koç’un büyükbabasını tanıdım. Çok ilginç bir insandı, beni babamın bir arkadaşı onunla tanıştırmaya götürdü. Vehbi Bey bana “Sen yabancı dil biliyor musun?” dedi. Ben de Fransızca ve İngilizce olmak üzere iki dil bildiğimi söyledim. “Bak bu çok iyi, nereye gidiyorsun şimdi?” diye sordu, İngiltere’ye gideceğimi söyledim. “Ben senden bir şey istiyorum, İngiltere’de neye önem verildiğine dair bir rapor yaz ve bana getir. Teknik bir şey istemiyorum” dedi. Hiç unutmam, karşılaşırsak bunu Ali Bey’e de anlatacağım inşallah. Raporu getirdim, bu olaydan beş sene sonra onun fabrikasına mühendis olarak girdim, geldi ve beni hatırladı. Dedi ki, “Ben seni tanıyorum, bana güzel bir rapor vermiştin” dedi. Müdüre beni almakla isabetli bir tercih yaptığını, esaslı bir adam olduğumu söyledi.

Türk Demirdöküm’den sonra Anadolu Endüstri Grubu’nun Skoda-Jawa-Lombardini fabrikalarının genel müdürü oldum. Orada dört sene çalıştım. Ondan sonra da Borusan Grubu’nun genel müdürü oldum. Borusan’da da dört sene kadar çalıştım. Daha sonra kendi şirketimi kurdum. İki tane ana dilim gibi konuştuğum dil var, iki dili de ayrıca biliyorum. Almanca ve İspanyolca. Onları kullanarak temsilcilikler aldım, 1986’ya kadar kendi şirketimde çalıştım, sonra da emekli oldum.

1959-60 sezonu Fenerbahçe Erkek Basketbol Salonu. Ömer Urkon, 8 numaralı formasıyla. (Kaynak: ayaktakileroturanlar.com)

• Sizin yıllarınızda maçların oynandığı Spor ve Sergi Sarayı, konforlu olmasa da eşi benzeri olmayan bir salondu. Salondaki atmosferi ve Fenerbahçe taraftarlarını bizlere anlatmanız mümkün mü?

Bir kere çok seviyeli bir seyirci vardı. Herkes ailesiyle, kızıyla, oğluyla gelirdi. Kulüplerin o tribünlerdeki yerleri aşağı yukarı belliydi. Mesela potanın arkasında Modasporlular vardı. Hiçbir zaman bir münakaşa, bir olay yaşamadım.

• Galatasaray ile oynanan maçların takım ve taraftar için önemi neydi?

Taraftar açısından herhangi bir problem yoktu. Galatasaraylılar da, Fenerbahçeliler de bizi alkışlıyordu. Maçtan sonra Galatasaraylı oyuncularla yemek yemeye gidebiliyorduk. Böyle güzel bir zamanı yaşadık. Sahadaki rekabet ayrıydı. O zaten geleneksel rekabet gibi bir şeydi. Onların okuldan gelen bir takımları da vardı. O tarihte ilginç bir şey: Oyuncuların çoğunluğu üniversite mezunuydu.

• Fenerbahçe’miz son 15 yılda büyük bir atılıma geçti ve 2017 yılında EuroLeague kupasını kazanarak Avrupa’nın en büyüğü olma başarısını gösterdi. Bu başarıyı ve eğer takip ediyorsanız, takımın son durumunu nasıl görüyorsunuz?

Bizim zamanımıza göre basketbol fiziki üstünlüğe dayanan bir spor haline geldi. Bizde de fizik gerekiyordu ama bugün hem NBA’de, hem de NBA’in dışındaki takımlarda görüyorum, fizik üstünlük fazla. Yalnız benim basketbol anlayışıma göre bugün çok statik bir basketbol oynanıyor. Yani takım hücuma yerleşiyor ve bir kişi hücum ediyor. Bir kişi hücum etsin diye saha açıyorlar. Bugün benim anladığım basketbol beş kişinin hareket ettiği bir oyun. Ben de onu arıyorum. NBA’den bahsetmiyorum, oradaki basketbol ayrı bir olay. Adamlar şov ağırlıklı bir oyun oynuyorlar ve çocuk yaşlarda bu işlere giriyorlar. Bir de yabancı oyuncu fazla, bizim zamanımızda bir yahut iki idi. Sahada Türk oyuncuyu arıyorsun. Altyapıyı muhakkak güçlendirmeleri lazım.

Şimdi bir anımı da anlatayım: Milli Takım ile bir Avrupa turnesine gittiğimizde Avusturya Milli Takımı ile oynadık. Onlar bize göre zayıftı. Onları yendik. Maçlar alışkanlık olarak ülkelerin en önemli şehirlerinde oynanıyordu. İstanbul ve Viyana’da oynayacağız, antrenman yapıyoruz. Ertesi gün maç var. Kapı açıldı, Osman Solakoğlu (dönemin TBF başkanı) ve kırmızı pantolonlu, yeşil ceketli bir adam, yanında da bir adam. Yanındakini hemen tanıdık: Boston Celtics’in dünya yıldızı oyuncusu Bob Cousy. Adamlar geldiler, benchin oraya oturdular, biz de sahada ısınma turları yapıyoruz. Osman Ağabey “Çocuklar, gelin” dedi, dizildik. “Bu adamı tanıyorsunuz, bunlar dünya turu yapıyorlar, şu anda buraya geldiler. Bob Cousy bir devre bizde, bir devre de Avusturya’da oynayacak. Şimdi beraber oynayacağı oyun kurucuyu seçsin” dedi. Yanındaki de Celtics’ın efsane koçu Red Auerbach. Orada antrenman yapıyoruz, düdüğü tekrar çaldılar, geldik, Bob Cousy “Ben sekiz numarayı seçtim” dedi. Sekiz numara benim. Bana “Şimdi ben gösteri yapacağım, sizin iyi top kullandığınızı gördüm, vereceğim topu kullanabilirsin” dedi. Fakat o sırada Turhan Tezol geldi, bana “Ulan p…ç kurusu, sen gittin İngilizce bir şeyler söyledin, ‘Beni seç’ falan dedin” dedi. Öyle de matrak bir günümüz oldu.

Bob Cousy. (Kaynak: nba.com)

Seneler geçti, ben iş hayatı nedeniyle Boston’a gittim. Bu arada ben Kadıköy Rotary Kulübü’nün kurucusuyum. Gitmeden evvel Los Angeles’ta bir Rotary kulübünü ziyaret ettim. Benden konuşma yapmamı istediler. Konuşurken bana “Hobiniz nedir?” diye sordular. Ben de basketbol oynadığımı söyledim. Onlar için çok önemli. Ama “Önemli olan, Bob Cousy ile oynadım” dedim. Oradan üç tane el kalktı, “Biz Bob Cousy’nin sınıf arkadaşıyız, sen Boston’a gideceksin, bizim kartlarımız al, muhakkak onunla görüş” dediler. Gittim, şanssızlık işte, Bob Cousy Boston’da değildi. Kendisiyle telefonda konuştuk. Öyle bir hatıra.

• Kadıköyspor’daki sayı krallığınıza da değinmeniz mümkün müdür?

Hatırladığıma göre 18 maçta 505 sayı attım. Maç başına 29 ortalama. O zaman Darüşşafaka’da Hüdai Budanur vardı. Bir maçta 110 sayı yaptı. Altan Ağabey de çok yüksek bir rakam tutturmuştu, ayrıca ben de bir maçta 94 sayı atmıştım. Erman Kunter’in zamanında üç sayı vardı, bizim zamanımızda yoktu. Üç sayı olsa 45 ortalama yapardım. (gülüyor)

• Son olarak, biz Fenerbahçe taraftarlarına mesajınız nedir?

Hangi spor dalıyla ilgileniyorlarsa, onun ayrıntılarına girerek müsabakaları takip etsinler.

Bir anım daha var, onu da söyleyeyim: Yanılmıyorsam 1961 yılı, Avrupa Şampiyonası’ndayız, Yugoslavya’da, Belgrad’dayız. Çekler ile oynayacağız. Onlar Avrupa ikincisi ve çok kuvvetli. Aşağı yukarı 15 bin kişilik bir salondayız, Çeklerle oynayacağımız için kimse gelmemiş. Ama öyle olmadı. Biz önde gitmeye başladık ve salon doldu. Orada her oyuncu çok iyi oynadı ve önde gidiyoruz. Rakibimiz Avrupa çapında oyuncular, koçlarına bakıyorlar ve “Ne yapalım?” diye soruyorlar. Koçları “Devam edin, yapacak bir şey yok” diyor. Orada şöyle bir şey oldu: Nedret Uyguç, Darüşşafaka’nın ve Türk basketbolunun önemli adamlarından biri, tam pota altında çok uzun adamlar onu sıkıştırdılar. Nedret topu dışarı çıkaramayınca yukarı attı, top çemberin altından girdi ve düşerken tekrar çemberden içeri girdi. Seyirciler şaşkınlık yaşadı, hakem sayıyı verdi. Biz onu gördükten sonra Çekleri 77-70 yendik. Hiç unutmadığım bir maçtır. Bu olayı kimse duymamıştır.

Sağ olun, hepinize teşekkür ederim.

Türk Milli Takımı, 1961 yılında Belgrad’da. Ömer Urkon, sağdan dördüncü sırada. (Kaynak: dinyakos.com)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s