Fenerbahçe’mizin Erkek Basketboldan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Acar Sertaç Komsuoğlu, Salon Tribünü ekibinden Baran Arslan’a takımın son durumu, gelecek hedefleri, transferler, projeler, altyapı planlaması ve merak edilen diğer konularla ilgili soruların yanıtlarını verdi.
• Sertaç Bey, hoş geldiniz. Kulübümüzün ve Erkek Basketbol Şubemizin yönetim kademesinde yer alan önemli bir isimsiniz. Röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler, bize verdiğiniz röportajı gerçekten çok anlamlı buluyorum. Enerji sektöründe yer alan bir iş insanı olarak, Fenerbahçeli olma hikayenize, taraftarlık ve basketbol geçmişinize, yönetime girişinize ve burada olmanın verdiği hislere dair neler söylersiniz?
Siz hoş geldiniz, biz ev sahibiyiz. Size teşekkür ediyorum, Fenerbahçe basketbolunun gelişmesinde, taraftarların bilgilendirilmesinde, taraftarların istediği haberlere ulaşmasında çok başarılısınız. Bazen biz de kendi içimizdeki bazı haberleri sizden okuyoruz, ona göre de gerekli düzenlemeleri yapıyoruz, bu anlamda size teşekkür ediyorum. Arena’ya hoş geldiniz, burası evimiz, sizin de eviniz. Esasında kimseye “Hoş geldin” demenin anlamı yok, burası Fenerbahçe taraftarının salonu, mabedi.
Soruya gelirsek, evet, enerji piyasasında bir insanım. Enerji piyasasından buralara geldim. Tabii taraftarımız genelde benim enerji piyasasında olan bazı görüşmelerime çok takılıyor. Ama benim işim bu, yapabilecek bir şeyim yok. O nedenle halen de devam eden bir işim var, enerji piyasasının çeşitli bileşenlerinde şirketlerim var, yatırımlarım var. Fenerbahçelilik nereden geldi derseniz, Fenerbahçelilik birçoğumuz gibi aileden gelen bir şey. Rahmetli babam çok iyi bir Fenerbahçeliydi. Bugün eğer yaşasaydı, taraftarların bize zaman zaman yaptığı eleştirilerden inanın bin kat daha fazla eleştiri yapardı, aşırı pesimist yaklaşır ve bizi yerden yere vururdu. Öyle bir aileden gelmeyim. Fenerbahçe sevdamız oradan kaynaklanıyor. Tribünlerde başlayan maceramız, zamanla benim için, çocuklarım için, ailem için onur olan bu göreve ulaşmamızı sağladı. İnşallah bu görevde Fenerbahçe’ye kalıcı bir şeyler bırakabiliriz.
Burada en önemli konumuz, en önemli hayalimiz, felsefemiz Fenerbahçe’nin bugününe değil, geleceğine yatırımlar yapmak. Evet, bugün maç kazanmak çok önemli, bugün kupalar çok önemli, bugün Final-Four çok önemli, bugün Basketbol Süper Ligi çok önemli ama bir de bu işin gerçeği var: Yarın bu takım nerede olacak? Yarın bu takım aynı rekabetçi, aynı iddialı şekilde olacak mı? İşte biz bu ortamda, en çok buna konsantreyiz. Bu konuda da çok ciddi işler yaptığımıza inanıyorum.

• Görevinizin ilk senesi olan, Igor Kokoškov yönetiminde geçirdiğimiz ve EuroLeague’de play-off, Basketbol Süper Ligi’nde ise final oynadığımız geçen sezondan aklınızda kalanlar nelerdir? Yönetim olarak, takımın sezon başında yaşadığı zorlu periyodu nasıl yönettiniz?
Şöyle söylemek lazım: Başkanımız bu görevi bana uygun gördükten sonra takımımızla tüm mesaimizi birlikte harcadık. “Enerji piyasası” diyorsunuz, geçen sene enerji piyasasına enerjimizi veremedik, tüm enerjimizi Fenerbahçe Beko Basketbol Takımı’na verdik. Igor Kokoškov’la beraber sezonun başında kötü başlayan bir süreç vardı. Bunu hep birlikte tedavi ettik ve sonrasında EuroLeague’in en iyi serilerinden birisini yakaladık. Final-Four öncesinde, sezonu çok iddialı bir şekilde taçlandıracakken maalesef, biliyorsunuz, önce koronavirüs vakaları, arkasından sakatlıklar nedeniyle CSKA Moskova serisinde kadro olarak onlarla baş edemedik. “Baş edemedik” derken, ben hala bunu her yerde söylüyorum, koronavirüs vakaları ve sakatlıklar olmasaydı biz o sene Final-Four’da olacaktık. Sonrasında da biliyorsunuz, ilk sekize girdik ama Final-Four’a giremedik.
Efes serisinde de bence… Fenerbahçe için olabilir, şampiyon olabilirsiniz, ikinci olabilirsiniz ama bizim orada en çok üzüldüğümüz nokta, Fenerbahçe’nin her zaman, sonuna kadar mücadele etmesi gerekiyor. Biliyorsunuz, o zaman da söyledim, her zaman bunu vurguluyorum, Fenerbahçe için en önemli şey şu: Yenilebilir ama o formanın hakkını sonuna kadar vermek lazım. O nedenle geçen seneki Efes serisinde, inşallah bir daha öyle bir seri yaşamayız, Fenerbahçe şampiyon olmayabilir ama biliyorsunuz, hiçbir zaman pes etmez.
Koçumuz Igor yeni gelmişti, Željko Obradović gibi Fenerbahçe tribünlerinin, Fenerbahçe basketbol camiasının bir efsanesinden sonra gelmek çok zordu. Ama takıma dokunuşları ile, kendi stilini monte etmesiyle bence sezonun sonunda başarılı bir takıma imza attı.

• Kokoškov’un tüm planları alt üst eden ayrılığı, Fenerbahçe için idare etmesi zor olan bir başka süreçti. Ayrılık sürecinde yaşananları anlatmanız mümkün müdür? Ayrıca kulübümüzün bu süreçteki iletişimi, bazı taraftarlarca eleştirilmişti, Yüksek Divan Kurulu’nda da bu konu açılmıştı. Buna dair neler söylersiniz?
Biliyorsunuz, ben belirli yerlerde söyledim, bunu başkanımız da vurguladı: Fenerbahçe Basketbol Takımı, geçen sene transfer planlamalarını hocasının, yani Igor Kokoškov’un istekleri doğrultusunda, çok önceden yapmıştı. Bu konuda genel menajerimiz Maurizio Gherardini de gerekli tüm çalışmaları yapmıştı. Ayrılmasının iki anlamda bize zararı olduğunu düşünüyorum. Birincisi, bir oyun sistemi vardı. Bu sistemin oturması önemliydi, ona göre transferler planlanmıştı. İkincisi, ayrılmasının zamanlaması.
Igor Kokoškov, ailevi nedenlerini göstererek ayrılma isteğini keşke sezon bittiğinde, Haziran ayında söyleseydi. Bunu da neden diyorum? Ona göre gerek transfer planlamalarında, gerekse bu yılın planlamalarında daha erken kararlar verip hamleler yapabilirdik. O nedenle tabii ki Fenerbahçe için hiçbir zaman yeri doldurulamaz bir isim olamaz, çünkü aslolan Fenerbahçe’dir, sarı-lacivert çubuklu formadır. Ama yine de planlama anlamında Fenerbahçe’nin etkilenmesine neden olmuştur.
İletişim konusunda… Taraftarlarımız o dönemde, iletişim konusunda çok soru sordu ama biz, iletişim konusunda her zaman taraftarımızın doğru şekilde bilgilendirilmesinden yanayız. Orada, bazı belirsizliklerin olduğu süreçte bizim taraftara “Şu oluyor, bu oluyor” dememiz doğru olmazdı. Çünkü gerek Igor Kokoškov’la olan görüşmelerimiz, gerekse kendi yapılanmamız ile ilgili A, B, C planlarımız anlamında, karar aşamasında çok uluorta konuşursanız, bu esasında kulübün zarar görmesine neden oluyor. O nedenle taraftarımız tabii ki haklıdır.
Ben genelde bu tip olaylarda hep empati yapıyorum, kendimi taraftarın yerine koyuyorum. Çünkü benim de geçmişte attığım bazı mesajlar sürekli gündeme getiriliyor. Bu nasıl oluyor? Bir maçı kaybedince, taraftar gözüyle baktığınızda masanın orasındaysanız olaya hakikaten aynı şekilde yaklaşıyorsunuz. Ama masanın bu tarafına geçince, işlerin esasında o kadar kolay olmadığını, çok uçlu bazı denklemlerin olduğunu görüyorsunuz. O bağlamda taraftarımız, her zaman haklıdır ama bu konuda da kulübümüze, özellikle Bay Maurizio’ya saygı duymaları gerekiyor. Çünkü taraftarımızın, onun Fenerbahçe buradan yara almasın diye her türlü seçeneği değerlendirdiğini bilmesi gerekiyor.
• Fenerbahçe’de şu an, görevde Aleksandar Djordjević var. Kendisi, oyunculuk kariyeri ile göz dolduran bir isim. Koçun göreve geliş sürecinde neler yaşandı? Maurizio Gherardini’nin de Djordjević ile geçmişten gelen iyi bir iletişimi vardı. Görüşmeler nasıl geçti?
Siz soru soruyorsunuz, ben istediğim cevabı veriyor gibi oluyorum ama bana zaman zaman gerek sosyal medya üzerinden, gerek WhatsApp gruplarında, gerekse çeşitli yerlerde “Guard al, beş numara al, dört numara al” gibi talepler geliyor. Öncelikle söylemem gerekiyor ki, Fenerbahçe Spor Kulübü Erkek Basketbol Şubesi’nin yöneticisiyim. Ben burada oyuncuyu almak veya kadroyu kurmakla görevli değilim. Kulübün ve bu bölümün başarılı olması ile yükümlüyüm. Bu ortamda, bu seçimler yapılırken, bizim bence dünyaca ünlü bir menajerimiz var, Maurizio, onun burada tabii ki çeşitli alternatifleri vardı. Alternatifler arasına baktığımızda Fenerbahçe için en doğrusunun Sasha olduğu konusunda ortak karar alındı. Ve sonrasında da Sasha ile görüşmeler yapıldı.
Kaldı ki burada en önemli konu şu: Elimizde mevcut bir kadro vardı, bu kadroyla hocanın başarılı olup olamayacağı konusu çok önemliydi, hocamız da bu takıma inanıyor, bu takımla başarılı olabileceğine inanıyor. O süreci de o şekilde, çok hızlı geçtik. Yani bu konuştuğumuz süreç üç, beş, altı aylık bir süreç değildi. Çok hızlı gelişen bir süreçti ve bizim bir hafta, on gün içerisinde yeni sezon anlamında gereken kararları vermemiz gerekiyordu. O doğrultuda da bu kararları verdik. Ben inanıyorum ki hocamızın, Sasha’nın bu yıl çok önemli başarılara imza atacak. Hep birlikte göreceğiz zaten.

• Yaz döneminin çok konuşulan bir diğer konusu ise, genç yıldızımız Şehmus Hazer’in Beşiktaş’tan transferiydi. Transfer süreci, Fenerbahçe’miz ve Beşiktaş’ın bir dönem karşı karşıya gelmesine de sebep olmuştu. Beşiktaş’ın şube sorumlusu da işin içerisine girmişti. Sürecin iç yüzüne ve Şehmus’a dair neler söyleyebilirsiniz?
Şöyle, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş arasında her transfer bu şekilde oluyor, kolay değil. Biz Şehmus’u çok istiyorduk bununla birlikte yeni hocamız Sasha da Şehmus’u istiyordu, bildiği bir oyuncuydu. Bu ortamda biraz olaylı oldu süreç, biraz medyatik oldu ama ben her zaman şunu söylerim: “Fenerbahçe, bir oyuncuyu istiyorsa alır”. Ve aldı.
• Fenerbahçe’miz, EuroLeague’de sezona iki galibiyet ve iki mağlubiyetle başladı. Henüz istediğimiz oyunu tam olarak oynayamıyor olsak da, gelinen noktaya ve sezonun devamına dair düşünceleriniz nelerdir?
İki mağlubiyetten birisi, hepimizi çok üzdü, Panathinaikos mağlubiyeti. Çünkü maçı o gün 100 kere oynasak 99’unu kazanırdık, ve kaybettik. Tabii, hakemlerin de çok etkisi oldu bu olayda. EuroLeague’de üç tane sportmenlik dışı faul çalmak kolay bir iş değil, ama ben yine de kendimizde de hata buluyorum, o maçı vermemeliydik. ALBA Berlin maçı ise çok ilginç bir maçtı, hatta biz devre arasında “Üç tane üçlük atsak 20 ile biterdi ilk yarı” dediğimiz bir maçtı… Bunlar kötü yenilgiler, ama EuroLeague uzun bir süreç. 34 hafta, dört haftayı geride bıraktık. Bu bağlamda baktığımızda bunu telafi edecek güçteyiz. Şimdi süreç olarak zorlu fikstür dönemine geçiyoruz ama bu işin kolayı zoru yok. İnşallah oyunumuzu çok daha geliştirerek başarılı sonuçlara imza atacağız.
Ki çok ilginçtir, mesela bizim ilk hafta yendiğimiz Kızılyıldız, sonra enteresan galibiyetlere imza attı. Yani herkes herkesi yenebiliyor. “ALBA Berlin’in tek galibiyeti sizden” deniliyor, iki hafta sonra Barcelona’yı yenebilir, yani herkes herkesi yenebilir. Çok yoğun bir tempodayız, bunu unutmamamız lazım, hakikaten yorucu bir tempodayız. Madrid’e gidiyoruz, oradan Cuma günü dönüyoruz, Cuma akşamı iner inmez otobüse binip Bursa’ya gidiyoruz, cumartesi Bursa’da maçımızı oynuyoruz… İşte burada takım olmak çok önemli, tüm kadronun form grafiğini yükseltmesi önemli. Şu anda bazı oyuncularımızın devreye girmesiyle bu süreçleri çok daha rahat atlatacağımıza inanıyorum.

• Geçen hafta, futbol takımımızın Trabzonspor deplasmanında art niyetli bir hakem yönetimiyle hakkının yenmesini izledik. Taraftarın da buna tepkisi çok sert oldu. Benzer bir soruna geçtiğimiz sezon, Basketbol Süper Ligi maçlarında da şahit olduk, biz de pek çok kez dikkat çekmiştik. TBF’de yaklaşan seçim öncesi başkan adayları da bu konuya dikkat çekiyorlar, çözüm üreteceklerini söylüyorlar. Geçen sezon Efes ile oynanan final serisinde hakem kararları konusunda sert bir çıkışınız olmuştu. TBF ile bu konuda nasıl bir iletişim içerisindesiniz?
Biz o seriyi kaybettikten sonra gerekli görüşmeleri yaptık. “Görüşmeleri yaptık” derken, biz hiçbir zaman Fenerbahçe’ye özel tutum olsun istemedik. Sonuçta biz geçen sezon bazı maçlarda hakikaten rakiplerimizin de yandığını gördük, bize karşı oynanan maçlarda rakiplerimizin de mağdur olduğunu düşünüyoruz. Burada önemli olan bir takımın kollanması değil, standardın oluşturulması. Trabzonspor maçı, Mevlid Kandili’nin olduğu gün oynandı. Yukarıda Allah var, inanıyorum ki herkes gerçekleri görmüştür. Orada da uzun bir maraton var. Hiç endişelenmeyin, bazen bu işlerin başta olması uzun vadede çözümleri de kendiliğinden getirir.
Biz bu sene basketbolda istiyoruz ki, bırakalım oyunu oyuncular oynasın. Rakip oyuncular bizden iyilerse yensinler. İyi niyetlerinden şüphe etmek istemiyoruz ama birkaç maçımızda hakikaten, ki bu Efes serisinden daha da aşırı noktada yaşadığımız olaylardı. Birkaç maçımızda verilen kararlara tepkimizi dile getirdik. Federasyon da hak verdi, çünkü oyuncularımızın aldığı bazı faullerde oyuncularımız da ne yaptıklarını anlamadılar. Tabii şöyle bir şey oluyor: Bazı hakemlerimiz oyunda otoritesini kanıtlamak uğruna, bazı oyunculara ceza keserek kendi otoritelerini kanıtlıyorlar. Bunun doğru olduğuna inanmıyorum, bu sene daha adil bir yönetim olacağına inanıyorum. Ama eğer olası bir şekilde canımız yanarsa da her türlü şekilde gerekli müdahaleleri yaparız.

• Sosyal medyayı takip eden bir isimsiniz. Orada pek çok taraftarımız, Fenerbahçe’nin bu sezon EuroLeague’de başarıya daha kolay ulşaabilmesi için bir oyun kurucuya daha ihtiyacı olduğunu ve bütçenin bu konuda verimli kullanılmadığını düşünüyor. Takımın sezon içerisindeki kadro planlamasına dair, mümkün olduğunca bilgi vermeniz mümkün müdür?
Esasında soru için doğru adres, bizim genel menajerimiz. Çok kurumsal bir yapıdayız. Fenerbahçe Beko, Avrupa’nın en kurumsal sportif yapılanmalarından biri. Tabii ki keşke iki guard, iki beş numara daha olsa, iki dört numara daha alsak ama takdir edersiniz ki her oyuncu oynamak istiyor. Her oyuncunun bir oyun planlaması var. Bu konuda biz her zaman söylüyoruz, gerek genel menajerimiz, gerekse teknik kadromuz bize bu şekilde gelirse, biz elimizdeki olanakları sonuna kadar kullanırız.
Şu anda sezonun henüz başı ama bunu yaparken de sizlerden de özel ricamız bu: “Guard lazım, guard lazım” diyoruz. Takımda guard mevkisine veya başka pozisyonlara gelen transferlerimiz var. Çocuklar da sosyal medyayı sizler kadar takip ediyor. Takımdaki isimlere motivasyon anlamında, olan isimlere biraz saygı göstermemiz gerektiğine inanıyorum. İsmet’in harika oynadığı bir maçtan sonra takıma “Guard, guard, guard” diye bağırılınca, ben onun yerinde olsam, inanın içten içe motivasyonumu kaybetme aşamasına gelirim. Tamam, takıma yeni isimler katalım, kadroyu daha da güçlendirelim, çok doğrudur, buna da hiç itirazımız yok ama mevcut oyuncularımızın değerini, kalitesini kabul edelim. Onların da bu takımın bir parçası olduğunu, takımın kimyasında önemli roller üstlendiklerini atlamayalım.

• Fenerbahçe’de bu sezon en çok eleştirilen konulardan birisi, bizim de değindiğimiz bir konu, bilet fiyatları ve doluluk oranının düşüklüğü. Taraftarların çoğunluğu, indirime rağmen fiyatların makul olmadığını düşünüyor, biz de bu konuda anketler yapıyoruz. Şu anda EuroLeague’in maalesef en az seyirciye oynayan takımlarından birisiyiz. BSL’de oynanan Aliağa Petkim maçında ise üst kattaki taraftarların size karşı bir protestosu olmuştu. Bilet fiyatları, eleştiriler ve salonda uygulanan üst kat – alt kat ayrımı politikası konusunda düşünceniz nedir?
Şimdi bakın, bir oyuncu alıyoruz, İspanya’daki takım o oyuncuya bir milyon avro veriyor. Biz verdiğimizde ise on bir milyon lira veriyoruz. Yüzde yüz katılıyorum, satın alma gücümüz düştü, hepimizin düştü. Ama bu takımın yaşaması lazım. Bir önceki sorunuzla bu soru, esasında birbiriyle çakışıyor. Diyorsunuz ki “Guard al”, diyorsunuz ki “Beş numara al”. Bizim yaşama kaynaklarımızdan biri de bu salonun gelirleri. Şimdi biz bazı hamleler yapıyoruz, yani biraz objektif yaklaşmanız lazım. Mesela biz Bahçeşehir’e bu sene salonumuzu kiraladık, çünkü biz burası yaşasın istiyoruz, buranın gelirleri artsın. Çünkü Fenerbahçe Beko bu eksi bilançoyla sürdürülebilir bir durumda değil. Yarın biz size “Bütçemizi beş milyon avroya düşürdük desek” zaten EuroLeague’de mücadele edebilecek gücümüz kalmaz.
Bilet fiyatlarında bence bu senenin en büyük problemi fiyatlar değil, kombine olayının çıkmaması. Çünkü kombine olayı çıktığında fiyatlar zaten istenilen noktaya geliyor. Bu nedenle bu eleştirileri dikkate alıyoruz, gerekli görüşmelerimizi yapıyoruz. İnanıyorum ki, birkaç gün içerisinde bu konuyla ilgili bir açıklama yapacağız. Taraftarımızı mutlu edecek bir formül üzerine çalışıyoruz. Evet, fiyatlar yüksek ama bir yandan da kulübün gelire ihtiyacı var. Bakın, bugün Fenerbahçe basketbol tarihinde ilk defa bir şeye imza atıyoruz: Fenerbahçe’nin formasında boş yer kalmadı. Bu bir ilktir. Fenerbahçe formasının önünde de reklam var, sırt üstünde de var, şortunda da var ve bugünkü anlaşmamızla sırt altında da var. Biz Fenerbahçe Beko’yu sponsorlarıyla daha güçlü hale getirdik. Bu sponsorların her biri de dünyaca ünlü markalar. Ama ne kadar geliriniz olursa olsun, bu salonun dolması lazım. Bu nedenle de çalışmalarımızı yapıyoruz, inşallah birkaç güne duyuracağız.

Doluluk oranına gelirsek, bence biraz olaylara şöyle bakmak lazım: Şu anda inanılmaz bir maç trafiği var. Ekonomik olarak da, hakikaten insan futbola gidiyor, futbola gittiği hafta sonu basketbola gelmek istiyor. Basketboldan sonra da EuroLeague maçı var, bir bütçelendirme durumu var. Onun için biz taraftarımıza daha cazip fiyatlandırma fırsatı yaratabilirsek, salonumuz anında dolacaktır. Öteki türlü, biletle gidersek, biz de biliyoruz.
Ama unutmayalım, ben de yılların kombine sahibi biriyim, “Petkim maçında seyirci yoktu” dediniz. Fenerbahçe EuroLeague’i aldığı yılda bile, Türkiye Ligi’nde hafta sonu beş yüz kişiye oynadı. Lütfen onları da unutmayın. Hatta sizler de o zamanlar şöyle başlıklar attınız: “Ayıp değil mi takıma, ayıp değil mi hocaya?”. Fenerbahçe’nin taraftarının Türkiye Ligi’nde maç seçme, hafta sonu maçlara gelmeme gibi bir özelliği var. Bunu aşmak için de farklı planlar üzerinde çalışıyoruz. Ailelere daha çok hitap edecek formüller üzerine çalışıyoruz. “Petkim maçına kimse gelmedi” dediniz, Petkim maçı Fenerbahçe’nin EuroLeague’i aldığı sezonki ortalama TBL seyirci yüzdesinden çoktu. Bunu da atlamayalım. Siz de bu haberleri yaparken, şampiyon olduğumuz yıllarda oynadığımız rutin maçlarda kaç seyirci gelmiş, lütfen bir bakın. Zaten hatırlarsanız, efsane hocamız Obradović de sitem etmişti. Maçtan sonra özel olarak, bu konuyla ilgili “Bu çocuklar Türkiye Ligi’nde de seyredilmeyi hak ediyor” demişti.
Üst kat durumuna gelelim. Bakın, biz maçlarda üst katı elimizden geldiğince, müsaitse aşağıya alıyoruz. EuroLeague maçlarında aşağıya alıyoruz, bir maç seçme yok. Türkiye Basketbol Federasyonu’nun kuralları farklı. Yani biz Türkiye Ligi’nde oynadığımız maçlarda, bugün de gözlemciyle bir toplantı yaptık, EuroLeague bir adet belirtmiyor. “İsterseniz salonun tamamını doldurabilirsiniz” diyor. Ama Türkiye Basketbol Federasyonu bu konuda çok katı, ki bazı gözlemciler birebir maske sayıyor, “Şu koltuktaki üç kişi maske takmıyor, ben bunu not ediyorum” diyorlar, bu tip cezalar da alıyoruz, o nedenle Türkiye Ligi’nde oynadığımız maçlarda biraz daha katıyız. Gönül istiyor ki her yer eninde sonunda tam dolsun ve herkes kendi koltuğunda maçları seyretsinler.
• Fenerium tarafından tasarlanan yeni sezon formalarımıza biraz önce değindiniz, pek çok kişi tarafından fazlasıyla beğenildi. Taraftarlar bu formaları satın alma imkanına ne zaman kavuşacak?
Çok güzel bir soru. Zaten sorunumuz biterse sorun yaratıyoruz (gülüyor). Dün yine bu konuyla ilgili, eş dost dahil olmak üzere bayağı bir mesaj aldım. Taraftarın bu ilgisi beni bir anlamda mutlu ediyor. İnşallah önümüzdeki haftaki Barcelona maçıyla birlikte dört formamız, artı olarak formayla birlikte bazı tişörtlerimiz de satışa sunulacak. Bu yıl taraftarımızdan formalarımıza özel ilgi bekliyoruz. Yıllardır en büyük eleştirilerden biriydi, “Formalar hiç değişmiyor” deniyordu. İlk defa bu yıl, bu işe çok emek harcadık ve eminim ki sizler de beğenmişsinizdir.
Bu arada Fenerium yetkilileriyle görüştük. Arena’daki Fenerium’u, “Fenerium Basketbol” adı altında, daha çok Fenerium’un basketbola özel ürünlerinin olacağı bir hale getireceğiz ve sadece Arena’da olacak özel ürünlerle de destekleyeceğiz, güçlendireceğiz. Burada sadece forma değil, hediyelik eşyalar ve çeşitli basketbolcularımızla ilgili kartlar dahil olmak üzere çok zengin bir portföyü yaratacağız.




• Yönetici kimliğinizin yanı sıra, heyecanlı ve ateşli bir taraftarsınız ve özellikle geçen sezon, maçları büyük bir heyecanla takip ediyordunuz. Sosyal medyayı ise aktif şekilde kullanıyorsunuz. Bu konuda neler söylersiniz?
Esasında sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanmıyorum. Sadece gittiğimiz yerlerde “Şunu da yaptık, bunu da yaptık” diye resim koyuyorum. Bununla birlikte eski yıllardan kalan, kendi işimle ilgili bazı resimler koyuyorum, yani çünkü asıl mesleğim gazetecilik. Tabii bazen çok gülüyorum, bazı eleştirilere şöyle gülüyorum: Benim yaptığım işlerin hiçbirinde bir ihale olayı yok. O resimleri koyunca insanlar böyle yorumlar da yapıyor. Ne iş yaptığımı da bilmedikleri için, ihalelere giriyorum zannediyorlar. Bir şeyler üretiyoruz, isteyen alıyor, isteyen almıyor.
Ben taraftarlarla iç içe olmayı çok seviyorum, çünkü taraftarlarla birlikteyim. Dışardan baktığınızda doğaldır, antipatik bir tipim olabilir ama ben Fenerbahçeliyim. Ben Fenerbahçeli olduğum için burada, bizim ekibe de sorabilirsiniz, maçı kaybettiğimizde arkadaşlar ben ölecek miyim, kalp krizi mi geçiriyorum diye kendi işlerini bırakıyorlar benimle ilgileniyorlar. O yüzden maçlarda da siz ne kadar üzülüyorsanız, ben üç katı üzülüyorum. Onun için maçlarda da siz ne yapmak istiyorsanız, ben de aynısını yapmak istiyorum. Veya siz dışarıda “Bir Fenerbahçeli çocuğa bir şey oldu” dediğinizde ben aynı heyecanla koşup o çocuğun derdini çözmeye çalışıyorum. Ama tabii bunları anlatmamız mümkün değil. Sosyal medya enteresan bir mecra, bazen hiç sorulmadan yargılamalar yapılabiliyor.
İnanılmaz heyecanlıyım, Fenerbahçe’nin oynadığı her branşta oturamıyorum. Eskiden ayaklarımız futbolda şut çekiyordu. Şimdi elimizde kalkıyor, savunma yapıyoruz, “Defence” diye bağırıyoruz. Yani çünkü biz burada gönüllü insanlarız. Burada profesyonel değiliz. Tamamen Fenerbahçe’ye katma değer yaratmak için çaba harcayan insanlarız. Ama şunu da söyleyeyim, sosyal medyadan gelen doğru eleştirilerin hepsini de ciddiye aldığımı söyleyebilirim. Bazen kendi aramızda da söylüyoruz, “Yahu, bunu burada yanlış yaptık, bu böyle olmasaydı keşke” diyoruz. Basketbolu seven, Fenerbahçe Beko’yu seven, o doğrultuda eleştiri yapan herkesin eleştirilerini ciddiye aldığımızın bilinmesini özellikle istiyorum.

• Ayrıca, diğer konu başlıklarına dair eklemek istediğiniz şeyler var mı?
Bence siz de günü düşünüyorsunuz. Mesela Fenerbahçe Koleji’ni sormadınız, “Ne yapıyoruz?” diye. Demek ki Salon Tribünü olarak siz de günü kurtarıyorsunuz, günlük başarılardan prim yapıyorsunuz, size bir eleştiri (gülüyor). Bakın, Fenerbahçe Koleji diye bir takım kurduk, kimse gündeme getirmiyor. Fenerbahçe Koleji’nin başına çok ciddi bir yapı getirdik ve Fenerbahçe Koleji’nin bir sponsoru var. Türkiye Basketbol 2. Ligi’ndeki takımın, “Fenerbahçe Koleji Safiport”diye bir adı var. Safiport firması geldi, takıma adını verdi. Bu, Türkiye’de çok yaşanan bir olay değil. Biraz oralara da bakalım. Fenerbahçe Koleji ile birlikte biz, altyapıya verdiğimiz önemi gösteriyoruz. Altyapıya lafta, sözde bir önem değil, gerçekten önem veriyoruz. Çünkü Fenerbahçe Beko, artık kendi oyuncularını bulmalı ve yetiştirmeli. Ama bunun için iddialı bir takım olması lazım. Genç oyuncular, doğal olarak iddialı bir takımda oynamak istiyor. İnşallah Fenerbahçe Koleji, kendisi mücadele ederek Fenerbahçe’ye oyuncu yetiştirecek bir yapıda olur.
Bununla birlikte 2. Lig’de iki yabancı hakkınız var. Bu iki yabancı da bizim için çok değerli, onları da biz tamamen gelecekte Fenerbahçe oyuncusu olabilecek alternatifleri bulmak üzere kullanmak istiyoruz. Bugün Real Madrid veya ASVEL’de altyapıdan gelen birçok oyuncu var, bunları bulmamız gerekiyor çünkü NBA’in bu kadar yüklendiği bir ortamda kendi oyuncumuzu bulamazsak Fenerbahçe Beko’ya fayda sağlayamayız. Unutmamak lazım, Fenerbahçe Beko’nun daha da iyi oyuncuları, marka isimleri alabilmesi için kendi bulduğu bazı oyuncularının da devreye girmesi gerekiyor. Niye? Onu bu fiyata bulacaksınız, diğeri bütçenize göre pahalı olacak, ikisi de tamamlandığında bütçenize ortalama standardı tutturmuş olacaksınız. Onun için Fenerbahçe Koleji’ne çok önem veriyoruz. Fenerbahçe Koleji’ni başka bir takım yapmamızın nedeni, Fenerbahçe Koleji için de önemli. Maçlarımızı Fenerbahçe Koleji’nin salonunda oynayacağız, bu da Fenerbahçe Koleji’ne ilgiyi arttıracaktır. Burada okulumuzu da çok önemsiyoruz. Ve son olarak şöyle bir şey söyleyeceğim: Fenerbahçe Koleji’nin başka bir kulüp olarak devrede olması, Fenerbahçe Koleji’nin eğer çocuklar başarırsa bir gün Basketbol Süper Ligi’ne kadar çıkmasını sağlayabilecektir. İnşallah başarırlar. Bir süreç, ama siz de gereken önemi verin. İnşallah sizleri maçlara da bekliyoruz. Salon Tribünü ekibi olarak sizleri, okulda öğrenci arkadaşlarımızla birlikte hep beraber maçları seyretmeye davet ediyorum.

Diğer konu, bunu da sormanız gerekiyordu: Derya Yannier’i Maurizio’nun yardımcısı olarak Fenerbahçe’ye kazandırdık. Önder, Fenerbahçe Koleji’ne genel menajer olarak geldi. Bobby Dixon, Fenerbahçe’mizin büyükelçisi olarak aileye katıldı. Biz, aynı zamanda takımın geleceğe yönelik adımlarını da atıyoruz. İyi oyuncular alabilirsiniz ama mekanizmanın yenilenmesi gerekiyordu. Mekanizmadan kastımız, kadronun güçlenmesi gerekiyordu. Avrupa’nın en önemli organizasyonlarından birisiyiz. Buna karşılık kurumsal yapılanma anlamında biraz daha yatırım yapmamız gerekiyordu. O anlamda da çok önemli işler yaptığımıza inanıyorum.
Atladığınız bir diğer konu da… Buldum ya Baran, saldırıya geçtim (gülüyor). Bir müze yapıyoruz. Türkiye’nin ilk basketbol müzesi, inşallah bu ay açacağız. Diyeceksiniz ki, nedir bu müze? Müze bize kupa mı getirir? Hayır, müze çok önemlidir. Niye? Çocuklarımıza, gençlerimize, bizlere Fenerbahçe’nin ruhunu, Fenerbahçe’nin geçmişini anlatacak en önemli şeylerden biridir. Bu, Türkiye’de bir ilk oluyor. Ve müzeye bayılacaksınız, bence hakikaten Türkiye’nin spor müzeleri arasında bir ilke imza atıyoruz. İçi çok enteresan oluyor, güzel oluyor.
Ve biz burada istiyoruz ki, Fenerbahçe Basketbol Takımı son altı yedi yılın takımı değildir. Fenerbahçe basketbolunun geçmişinde enteresan yıllar vardır. Calvin Roberts vardır, İbrahim Kutluay vardır, Aliço (Ali Limoncuoğlu) vardır, Can Sonat vardır, bunları atlamamamız lazım. Fenerbahçe’de basketbol son beş on yıldır yok. Şimdi yeni nesil hep yeni isimlere bakıyor ama Fenerbahçe’nin bir geçmişi var, bu geçmişi geleceğe taşımamız gerek. Taşıyalım ki, bugünkü oyuncular da nerede olduklarını, ne yaptıklarını bilsinler. Taraftarlarımız da Fenerbahçe’nin nereye geldiğini bilsinler. O yüzden Fenerbahçe’nin müzesi çok önemli. Burası Fenerium ile birleştiriliyor, müzenin çıkışında gelen taraftarlarımız, ziyaretçilerimiz Fenerium’dan istedikleri formaları, istedikleri her şeyi alabilecekler. Ben bu müzeye çok önem veriyorum, çünkü Fenerbahçe’nin EuroLeague kupasını burada sergilememiz gerekiyordu. İnşallah bu müzenin içinde çok büyük kupaları da önümüzdeki yıllarda görürüz. Bu konudan çok gurur duyuyorum. Tabii başta bu konuya büyük destek veren başkanımız ve yönetim kurulumuz olmak üzere herkese teşekkür ediyorum.

Bir diğer yenilik de, ben bu salona yıllardır kombine sahibi olarak geldim, bu salonda Fenerbahçe basketbolunun dokusu yoktu. İçinde basketbolu çağrıştıran şeyler göremiyorduk. Girişte görmüşsünüzdür, çok güzel bir heykelimiz oldu. Arkasından “Wall of Fame”i yarattık, oyuncularımızın tablolarına yer veriyoruz, orası daha da gelişecek ve büyüyecek. Bu da bence çok önemli. Buraya geldiğinizde resim çektireceğiniz, buranın dokusundan heyecanlanacağınız bir ortam oluşmuş oldu. Daha da yatırımlarımız olacak. Fenerbahçe’nin kurumsal hafızasına veya altyapısına yapılacak tüm yatırımlar, Fenerbahçe’nin bugün yapacağı transferler kadar önemli. Bunların hepsini, hep birlikte harmanlayabilirsek bence hepimizin hayal ettiği Fenerbahçe resmini oluşturacağız.
Biz Fenerbahçe taraftarına hep şunu diyoruz: Dününde olan, bugününde olan, yarınında da olacak olan taraftarlarla birlikte inşallah başarılara imza atarız. Yani burada konu Sertaç Komsuoğlu, Maurizio, başka isimler değil. Konu, Fenerbahçe. Hepimiz Fenerbahçe için buradayız. Biz Fenerbahçe’nin daha iyi yerlere gitmesi için buradayız. Sormadınız, onu da nezaketinizden diye düşünüyorum: “Igor’la aralarında problem vardı, onun için gitti”. Bizim ne Igor ile, ne başka biriyle aramızda problem yaratacak lüksümüz yok. Biz Fenerbahçe’nin çıkarları, geleceğe daha güçlü girmesi için ne gerekiyorsa yapmakla yükümlüyüz. Bunun için de tüm mesaimizi burada harcıyoruz.
Lütfen yeniliklere bakın, mesela saha içinde loca ve restoranlarımızı değiştirdik. Locaları da lütfen görün, orada da bir sponsorumuz var. Biz Fenerbahçe’nin gelirleri artsın, gelen taraftar da daha keyifli, daha mutlu maç seyretsin derdindeyiz. Keza dış alanlarda da, Bahçeşehir’in buraya gelip maçlarını oynamasıyla Arena’yı daha yaşanabilir hale getiriyoruz. Kastımız şu, yaşayan bir metabolizma olmasının derdindeyiz. Burada kiracılarımız daha mutlu olsun, daha çok dükkan kiralansın, daha çok bir eğlence alanı olsun, hakikaten insanların hafta sonu geleceği bir alan olsun… Bu nedenle, basketbolun dışında da burayı nasıl daha verimli kullanırız, sürekli bunun çabası içindeyiz. Bu, bizim için çok önemli.

Bir de şunun projesi son aşamada: En kısa sürede, Arena’nın içinde bir “Kids Arena” yapıyoruz. Kastımız, içeride çocuk oyun alanları yapıyoruz. Projeler yapıldı, aileler hafta sonu daha çok gelsin diye düşündük. Çünkü hafta sonu maçlarında veya 3’te oynanan maçlarda eğer çocukların ilgisini salona çekemezsek, ailelerin gelmesi zor. Çünkü İstanbul’da aileler, hafta sonu genelde çocukları ile vakit geçirmek zorunda kalıyor. Onu da çok yakında faaliyete sokacağız. Babalar maç izlerken çocuklar da sıkılırsa orada oyun oynayacaklar, basketle ilgili çeşitli makineler olacak, eğlenecekler.
İnşallah, Allah utandırmazsa sezon sonu bir daha konuşacağız, o zaman da hep birlikte keyifli bir röportaja daha imza atacağımıza inanıyorum.
• İnşallah… Eleştirileriniz konusunda, en doğal hakkınız, altyapıları elimizden geldiğince takip etmeye çalışıyoruz. Röportaj için sizlere çok teşekkür ediyoruz, ağzınıza sağlık.
Ona sakın şey yapmayın, size takılıyorum. Ben teşekkür ederim.