Bülent Tacettin: “Şampiyonluğun Onuru, Hazzı Unutulmaz”

Fenerbahçe’nin basketbolda aradığı Türkiye şampiyonluğuna yıllar sonra ulaştığı 1990-91 sezonunda şampiyon kadronun bir parçası olan Bülent Tacettin, yıllar sonra gelen zaferi ve basketbol kariyerini Salon Tribünü ekibinden Erdi Tiran’a anlattı.

  • Değerli Bülent Ağabey, öncelikle hoş geldiniz, röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için Salon Tribünü ekibi olarak size çok teşekkür ederiz. 10 Aralık 1968 tarihinde doğdunuz. Çocukluk, gençlik yıllarınızı, basketbola adım atma sürecinizi ve altyapı yıllarınızı bizlere anlatabilir misiniz?

Basketbola lise yıllarında, Ankara Mülkiye Spor’da yıldız takımında başladım. Genç takım yaşındayken Ziraat Fakültesi’ni kazandığım için oraya transfer oldum. Antrenörümüz Ercüment Sunter’di. Takımımız İzmir’deki Türkiye şampiyonasına katılmıştı. Sonraki yıl Aydın Ağabey’den (Aydın Örs) rica edilerek Şekerspor ile Ziraat Fakültesi takımını birlikte çalıştırması istendi. O yıl Türkiye Basketbol 1. Ligi’ne çıktık. Ertesi yıl Ziraat Fakültesi takımı oyuncusu olarak 1. Lig’de Cumartesi ve Pazar iki maç olmak üzere maçlarımızı oynadık. Bu sürede tecrübe kazandık ve yavaş yavaş oyuncu olmaya, profesyonel olmaya başladık.

  • 1983-84 sezonunda Ziraat Fakültesi’nde forma giydiniz, 1986-1990 sezonlarında antrenör Murat Didin yönetiminde Türkiye Basketbol Ligi’nde şampiyonluğa oynayan ve 1987 ile 1989 sezonlarında Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Kupası’nı kazanan Beslenspor’da oynadınız. Bu takımlardaki sürecinizi bizlere anlatabilir misiniz?

Ziraat Fakültesi’nden mezun olunca Gaziantep Beslen Makarna takımına transfer oldum. Antrenör Murat Didin ile toplam 5 yıl Basketbol 1. Ligi’nde başarılı sonuçlar aldık. Beslen Makarna Gaziantep’in takımı olduğundan maçlarımızı Gaziantep’te, antrenmanlarımızı da Ankara’da yapıyorduk. Hepimiz Ankara’da ikamet ediyorduk. Başarılı bir takımımız vardı. Ligde yenemediğimiz takım yoktu.

  • 1986 Temmuz’unda İzmir’de yapılan Balkan Gençler Basketbol Şampiyonası’nda tarihinde üçüncü kez şampiyon olan Türkiye Genç Millî Basketbol Takımında yer almanızı es geçemeyiz, bu başarıyı ve Milli Takım sürecinizi anlatabilir misiniz?

1986 yılında Genç Milli Takım ile Balkan şampiyonu olduk. Soyunma odasına rahmetli Zeki Alasya bizi desteklemek için gelmişti. Şampiyonadan aklımda kalan, Ağustos ayında İzmir’in çok sıcak oluşu ve maçlardan sonra yere basarken ayakkabımızdan “Vırç vırç” sesleriyle su çıkmasıydı.

  • Fenerbahçe’ye geliş sürecinizi, çubuklu formayı giymenizin nasıl bir duygu olduğunu bizlere anlatabilmeniz mümkün müdür?

1989 sezonunda play-off, Ankara’da olmuştu. Sezon bitmiş, Mayıs sonunde tatil için Antalya Kemer Marco Polo’ya gitmiştik. Türkiye Gençler Şampiyonası, Antalya’daydı. Rahmetli Doğan Hakyemez ile ön görüşme yaptık. O yaz Haziran ayında beni İstanbul’a çağırdılar. Doğan Ağabey, beni havaalanında karşıladı. Arabasıyla Fenerbahçe tesislerine getirdi. Yolda gazetecilerle konuştu. İmza töreni ve tüm o süreç benim için bir rüya gibiydi. Çok heyecanlıydı. Sanki bir film gibiydi.

Kaynak: fenerbahcetarihi.org
  • Sarı-lacivertli formamız altında 1990-1991 sezonunda takımın ilk kez Türkiye Basketbol Ligi şampiyonu ve ikinci kez üst üste Cumhurbaşkanlığı Kupası şampiyonu olma sevincini yaşadınız. Bu şampiyonluğu bizlere anlatabilir misiniz?

1990-91 sezonu, Temmuz ayında başladı. Larry Richard’la aynı evi paylaştım. Çok çalışkandı. Yorgun olsa bile her sabah halter yapmaya giderdi. Hatta maçın olduğu gün bile, kamptayken halter yapmaya gitti. Zararlı hiçbir alışkanlığı olmayan, örnek, profesyonel bir sporcuydu. Takımda arkadaşlık ön plandaydı. Kamp dönemlerinde, yemeklerde, antrenman sonrasında kaptan Aliço (Ali Limoncuoğlu), Hüsnü Çakırgil, Ferhat Oktay, Levent Topsakal, Can Sonat, Kemal Dinçer ve Larry’nin şakalaşmaları ve birbirleri ile olan diyalogları çok hoştu. Bu da bizim başarımızdaki unsurlarından biriydi. Cumhurbaşkanlığı Kupası maçını, memleketim Ankara’da oynamıştık. Kupayı Rahmetli Turgut Özal’ın elinden alıp havaya kaldırmış olmamız muhteşemdi. Maç sonrası kupayı kazanan takımın oyuncusu olarak sevinç ve coşkumuz, TRT’ye verdiğimiz röportajlara yansımıştı. Mutlu ve gururluyduk.

  • 1990-91 sezonu demişken, Tofaş ile oynanan final serisini ve beş maçlık periyotta yaşadıklarınızı paylaşabilir misiniz?

2-0 önde iken 2-2’ye serinin gelmesi, final maçı için Isparta’dan Antalya’ya Ali Şen’in helikopteri ile gelmemiz, final maçını kazanıp Aliço’nun fileyi kesmesi, madalyayı boynumuza takması unutulmazdı. Maç sonu soyunma odasında taraftarın tezahüratları, forma istemeleri, resim çektirmeleri… Sanki düğün sonrası seremoni gibiydi.

Kaptan Ali Limoncuoğlu, şampiyonluk sonrası fileyi kesiyor. Kaynak: fenerbahcetarihi.org
  • 1990-91 sezonunda forma giyen diğer değerli oyuncularımızla röportaj yaptığımızda, Tofaş serisinin bir maçında hocamız Çetin Yılmaz’ın maç önü konuşmasında duygu dolu anlar yaşadıklarını bizlerle paylaşmışlardı, eğer hatırlıyorsanız bu anıyı bizlere anlatabilir misiniz?

Çetin Yılmaz; hocamız, koçumuz, ağabeyimiz, arkadaşımız, bizim her şeyimizdi. Bizden maçta yardımlaşmayı, paslaşmayı, şut seçimini iyi yapmamızı isterdi. Bu şampiyonluğu hepimiz gibi o da çok istiyordu. Maçın sorumluluk ve stresini o taşıyordu. Şampiyonluğa ulaşmak için bütün sporcuların katkısının olacağını, az süre almış, çok süre almış, oynamamış fark etmeksizin oyuncuların bir bütün olduğunu söylerdi. Antrenmanlarımızda ve müsabakalarda bize bunu yansıtırdı.

  • Bu şampiyonluk sizin için ne ifade ediyor?

1990-91 şampiyonluğu, ilk şampiyonluk olmasından ötürü bizi çok gururlandırdı ve sevindirdi. Yolda, sokakta eşimiz, dostumuz arkadaşlarımız bizi kutladı.

Takım, soyunma odasında şampiyonluk kupası ve madalyalarla. Kaynak: fenerbahcetarihi.org
  • Fenerbahçe’mizden ayrılığınızın ardından Kayseri Meysu’da oynadıktan sonra; 1994-1995 sezonunda PTT’de forma giydiniz, 1997-1998’de 2. Lig takımı Sümerbank’ta oynayarak basketbolu bıraktınız. Antrenör olarak basketbola devam etmiştiniz. Aynı zamanda Milli Takım’a da seçilmiştiniz. Bu sürecinizi bizlerle anlatabilir misiniz?

Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra spor hayatımda bazı başarılar kazansam da, şampiyon olduğum yılın onuru hazzı unutulmaz.

  • Fenerbahçe’mizde saha içinde ve dışında hiç unutamadığınız bir an oldu mu?

Fenerbahçe‘de oynarken, çevremizdeki insanlar bize çok değer veriyorlardı, markette birebir ilgilenip depodan yeni ürün getiriyorlardı. Bir gün Mecidiyeköy’deki otelden maça giderken arabamla ters yöne girmiştim, polis beni çevirdi. Polis çevirince, maça geç kaldığımızı söyleyince bize yol verdi. Hem heyecanlandım, hem mutlu oldum.

Diğer yandan hazırlık maçı için Bursa’ya gitmiştik, maç oynanırken takım arkadaşım Güray’ın dirseği burnuna çarptı ve burnum kırıldı. Bir süre maske takarak antrenmanlara katıldım.

  • Fenerbahçe forması altında en unutamadığınız maç hangisiydi?

Unutamadığım maç, Galatasaray maçıydı. Seyircilerin konfetileri, tezahüratları insanın tüylerini diken diken yapıyordu. İçimde bir coşku oluşturuyordu.

Kaynak: fenerbahcetarihi.org
  • Fenerbahçe’de forma giydiğiniz süreçte bir çok değerli isimle sahada birlikte ter döktünüz. Beraber oynamaktan en keyif aldığınız isim kimdi?

Fenerbahçe‘de Amerikalı Larry Richard ile saha içi ve dışı arkadaşlığımız çok iyiydi. Güray Kanan ile aynı evde kaldığımız için antrenmanlara birlikte gidip gelirdik, yediğimiz içtiğimiz ayrı olmazdı. Maç içinde takım arkadaşlarıma yaptığım hand-off ve off-pick’lerden sonra, arkadaşlarımın attığı sayılardan sanki ben atmışım gibi haz alırdım. Savunma ağırlıklı oynayıp takıma katkı yapardım.

Can Sonat ve Larry Richard. Kaynak: fenerbahcetarihi.org
  • Sizin döneminizle şimdiki basketbol arasındaki farklar nelerdi? O dönemki kulüpçülük ruhu nasıldı?

Bizim dönemimizdekine göre şimdi daha fazla maç oynanıyor. Basketbol daha gelişti, büyüdü. Ekonomik olarak da, çalışma anlamında da büyüdü. Basketbol sporu ve basketbolcu daha değerli oldu. Eskiden üniversitede eğitim alırken profesyonel anlamda basketbolculuk yapılabilirdi, şimdi imkansız. Maçlar daha hızlı oynanıyor, daha çok set düzeni var, daha çok çalışma gerektiriyor. Maçın içinde daha çok varyasyon yapılıyor, daha çok oyuncu değişiyor. Çabukluk, kuvvet daha ön plana çıktı. Bireysel olarak her oyuncunun çift yönlü şut atabilen, savunma yapabilen atletik oyuncular olması gerekiyor.

  • Basketbolu bıraktıktan sonra, basketbol ile ilginiz ne derecede kaldı?

Basketbolu bıraktıktan sonra Ankara’da TED Koleji’nde, Çankaya Üniversitesi’nde ve Bilim Koleji’nde altyapılarda 20 yıl çalıştım.

  • Altyapıların yakın zamanlardaki durumuna dair bir yorumunuz var mıdır?

Altyapılarda Basketbol Gençler Ligi’nin kurulmuş olması önemli. Süper Lig’de başarı ön planda olduğundan, yabancı oyuncu fazlalığından dolayı Türk oyuncularının gelişimi için aldığı süre ve sorumluluk yetersiz. Bu da Milli Takım’a yansıyor. Pandemi dolayısıyla altyapılarda basketbol gelişimi sekteye uğradı. Bu aradan sonra umarım eski gelişimini yakalayacaktır.

  • Türk Basketbolunun gelişmesi için neler yapılması gerekmektedir?

Türk basketbolunun gelişimi için, altyapı antrenörleri oyuncuların bireysel gelişimini takip etmelidir. Maç kazanmaktan çok, oyuncu gelişimi göz önünde bulundurmalıdır. Bunun için, erken yaşta oyuncu pozisyonlarının net bir şekilde belirlenmemesi gerekir. Herkes topa değmeli, oyunu okumalı, yapacakları basketbol hareketlerini bilinçli olarak yapmalı. Altyapılarda genç takım yaşına gelene kadar alan savunması yapılmamalıdır. Şut atmayı, savunma yapmayı seven hızlı oyuncuların bulunup, çalıştırılması gerekiyor.

  • Fenerbahçe basketbolu sizin için ne ifade ediyor? Kulübümüzü diğer takımlara göre farklı kılan yanlar neler?

Fenerbahçe basketbolu bence hızlı oynayan, agresif, maçı bırakmayan oyunculardan kurulu. Fenerbahçe Spor Kulübü’nde oynamanın sorumluluğunu bilen, mutluluğunu yaşayan ve Fenerbahçe‘de oynamaktan gurur duyan oyuncular, Fenerbahçe’yi Fenerbahçe yapıyor.

1990-91 sezonu şampiyonu Fenerbahçe, Kadıköy’de Paşalı Birol’un pankartı önünde taraftarla buluşuyor. Kaynak: fenerbahcetarihi.org
  • Sizin de bildiğiniz gibi Fenerbahçe son on beş yılda büyük bir atılım yaparak EuroLeague kupasını müzemize taşıdı ve Avrupa’nın devlerinden biri haline geldi. Takımımızın bu sezonki sürecini ve genel performansını nasıl görüyorsunuz?

Željko Obradović, bizi Final Four’da başarılar kazanmaya alıştırdı. Bu nedenle bu başarıların devam etmesini arzulayan bir takım var, eğer sakatlık, hastalık gibi talihsizlikler gerçekleşmezse yine Final Four ‘da final oynayabiliriz.

  • Son olarak biz Fenerbahçe taraftarlarına mesajınız nedir?

Fenerbahçe’nin büyüklüğü, taraftarı sayesindedir. Taraftar bir bütünün en önemli parçasıdır, hiçbir zaman takımını yalnız bırakmaz, destekler. Ben de bu camianın bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.

Yorum bırakın