Apostol Natof: “Boris Diaw, Takımımda Oynamıştı”

1977 ve 1980 yılları arasında Fenerbahçe formasını giyen ve daha sonra Fransa’da antrenörlük yapan eski oyuncumuz Apostol Natof, Salon Tribünü ekibinden Erdi Tiran’a kulübümüze transferi esnasında yaşadığı şanssızlığı, oyunculuk yıllarını ve antrenörlük deneyimini anlattı.

  • Apostol Ağabey, ilk olarak röportaj talebimizi kabul etmeniz ve bizlere vakit ayırmanızdan dolayı Salon Tribünü ekibi adına sizlere teşekkürlerimi sunuyorum. Gençlik yıllarınızda basketbola başlamanız nasıl gerçekleşti?

Basketbola çok genç yaşta kuzenimle, Pano Natof’un Modaspor’da oynadığı senelerde başladım. Modaspor’un yıldız takımında oynadım. Ondan sonra Kadıköyspor’un genç takımına transfer oldum. O zamanki antrenör Aydan Siyavuş’tu. İlk antrenörlük zamanıydı Aydan Siyavuş’un. Bir sene Kadıköyspor’un genç takımında oynadım. Yanlış hatırlamıyorsam Türkiye üçüncüsü olmuştuk. Ondan sonra, bir dahaki sene 2. Lig’de zaten takım duruyordu. Aydan Siyavuş, bütün gençleri A Takım’a çıkardı. Bir büyük ağabeyimizi bıraktı, böylece 2. Lig’i şampiyon olarak bitirdik ve birinci lige çıktık. 1. Lig’de de bir sene oynadık.

O ligde o zamanki bütün eskiler vardı; Kemal Erdenay, Hüseyin Alp, Barış Küce ve daha gençleri, mesela Erman Kunter gibi. Sonra da o senenin oyuncuları ile karşılaştık, güzel bir sene oldu Kadıköyspor’da. Güzel bir sene yaşadık. Zannedersem yedinci veya sekizinci bitirdik ligi. Güzel, daha doğrusu yeni bir basketbol oynadık Aydan Siyavuş sayesinde. Hepimiz gençtik, 18-19 yaşlarındaydık. Sezon bittikten sonra, tabii ki büyük kulüpler takımı dağıttı. Bir anda ben Fenerbahçe’ye gittim. Ahmet Beşiktaş’a, Ali ile Utku Galatasaray’a gitti hatırladığım kadarıyla, yani dağıldık, yazık oldu. Aydan Siyavuş da Beşiktaş’ın antrenörü oldu.

  • 1973-74 sezonunda Fenerbahçe’mize katılmanız, büyük bir şanssızlık sonucu daha sonraki senelere kalmıştı ağabey, bu sürecin nasıl geliştiğini bizlere anlatabilir misiniz?

Tabii değerli kardeşim. Şöyle oldu; Önder Seden beni tanıyordu Modaspor’dayken. Kadıköyspor’da takım dağılınca, bana “Fenerbahçe’ye gel” dedi. Ben de tabii Kadıköylü olduğum için, Fenerbahçeli olduğum için, haliyle, gayet normal şekilde Fenerbahçe’ye geldim. Fenerbahçe takımına transfer oldum ve sezon başı antrenmanlarına başladım. O zaman köprünün (Boğaziçi Köprüsü) yanlarına çevre yolları yapılıyordu, oralara gidip antrenman yapardık. Çevre yolları o zaman topraktı, bayağı antrenman yapardık. Ondan sonra salona geçtik. Bağlarbaşı’ndaki salonda birkaç antrenmandan sonra bir antrenmanda havadayken dizim burkuldu ve sakatlandım. Sonuçta transferim gerçekleşemedi. Dolayısıyla o senenin Fenerbahçe kayıtlarında benim ismim yok.

O bir sene benim için çok zor geçti. Londra’da fizikçi Yorgo Tagar vardı, bilir misin kardeşim bilmiyorum ama ona giderdim. Sağ olsunlar, kulübümüz masrafları ödüyordu. O zaman, buna rağmen bir sene öyle geçti. Öteki sezonda durumum, Fenerbahçe’de oynayabilecek kadar iyi olmadığı için Tofaş’tan gelen teklifi kabul ettim. Onlar da alt kümeden 2. Lig’e çıkma durumundaydılar. Müessese kulübü olarak, o zamanın Eczacıbaşı’sı, Efes’i gibi belli bir seviyeye ulaşmak için çabalıyorlardı. Nitekim Tofaş ile Antalya’da, sezon sonunda şampiyon olduk ve 2. Lig’e çıktık.

1974-75 sezonunda Tofaş SAS. Kaynak: Tofaş Spor Kulübü – 35 Yılın Hikayesi
  • 1974 ve 1977 yılları arasında Tofaş’ta forma giydiniz. Bursa’da geçirdiğiniz üç yıl nasıldı?

    Tofaş’ta iken, o zaman üniversitedeydim, iktisat fakültesindeydim. Tofaş’ta oynamak için Bursa’da kalmak zorunda kaldım. İki buçuk sezon boyunca çok güzel bir yerde oturdum Erdi, herkesin bir odası vardı. Çok eğlendik, güzel yıllardı. 2. Lig’de ikinci olarak 1. Lig’e çıktık. O sene antrenörümüz Birol Öngör ağabeydi. Çok sevip değer verdiğim biridir. Ondan sonra 1. Lig’de de güzel mücadele ettik. Takımımız gayet güzeldi. O zamanın kadrosuna bakarsınız, güzel iki buçuk sezon geçirdim Tofaş takımında. Sonra da üniversite için İstanbul’a dönmek zorunda kaldım, ardından da Fenerbahçe’ye transfer oldum.
  • Fenerbahçe’mize 1977-78 sezonunda yeniden transfer oldunuz. Bu sezonda transfer yapamayan ve ligin diri takımları karşısında tutunamayan takımımız, yedi galibiyete karşılık on beş mağlubiyet aldığı ligi dokuzuncu sırada tamamlamıştı. Bu sezonu bizlere anlatabilir misiniz?

O sezonu az da olsa hatırlıyorum kardeşim. Hakikaten sıkıntılı bir sezondu. Kazanabileceğimiz maçları kaybettik. Gerçekten zordu, sezon sonunda zannedersem TBF’nin kararı ile küme düşme kaldırıldı. Esasında, Galatasaray’ın bir maçında, rakibi hatırlayamadım, bir oyuncunun lisans durumu vardı. Mağlup olarak sayılsalardı, Fenerbahçe normalde kalacaktı. Fakat galiba Galatasaray’ı kurtarmak için bir hadise olmuştu, bu şekilde bitti o sezon.

  • Takımımızdaki ikinci sezonunuz olan 1978-79 sezonunda, güçlü müessese takımları gibi bütçe ayıramamıştık. Kötü gidiş tüm hızıyla sürüyordu. Ezeli rakibimiz Galatasaray’da da durum farklı değildi. Bu sezonda neler yaşandı?

Erdi, bu üç sezonda Fenerbahçe’de devamlı bir korku ile yaşadık. Sezon başlarken tamam, iddialıyız fakat sezon sürdükçe küme düşme veya sonlarda kalma durumları gibi bir korku içindeydik. Yapabilecek fazla bir şey de yoktu o zamanlari çünkü müessese ekipleri çok yükselişe geçmişlerdi, çok kuvvetliydiler. Maddi yönden sıkıntı çektiğimiz için belki gereken kadroyu kuramadık. O üç seneyi biraz zorlu geçirdik.

Şubat 1979’dan bir gazete kupürü. Kaynak: twitter.com/kingsantillana
  • 1980-81 sezonunun başında takımımızdan ayrıldınız. Bu ayrılığın sebebi neydi ve Fenerbahçe’den sonra kariyerinizi nasıl sürdürdünüz?

Şöyle söyleyeyim Erdi: Üniversiteyi bitirdim, İktisat Fakültesi’ni bitirdim İstanbul Üniversitesi’nde. Ben St. Joseph Lisesi’nden, yani bir Fransız okulundan mezunum. Dolayısı ile Fransa’ya gitme gibi bir hayalim vardı. Master yapmaya kabul edildim ve Paris’e gittim.

O zaman Batur Ağabey’in (Mehmet Baturalp) Karaköy’deki dükkanına gidip haberi vermiştim, o da “Tabii ki, memnuniyetle. İstikbalini dışarıda bulacaksın” demişti ve beni güzelce yolcu etmişti. Ondan sonra, Fransa’ya gittiğimde üniversite hayatım başladı. Master yapmak için orada iki sene basketbol oynadım fakat alt kümelerde oynadım, vaktim yoktu. Ondan sonra antrenör oldum, Fransa’da bir kaç diploma aldım, birkaç takımı çalıştırdım, kısacası basketboldan kopmadım.

  • Nasıl bir deneyimdi antrenörlük ağabey?

Güzel bir deneyim. Şöyle ki, oradaki alt kümelerde daha genç oyuncular var. Genç oyuncuları yetiştirmek niyeti ile, hakikaten güzel bir antrenörlük devri yaşadım. “Elimden geçti” demeyeyim de, mesela benim genç takımımda oynayan bir oyuncu, bugün Fransa milli takımında oynadı, NBA’de oynadı, şimdi emekli oldu. Boris Diaw, benim o genç takımımda oynamıştı.

1982 doğumlu Diaw, 2018’de emekli oldu.
  • Öte yandan sizin döneminizden Ferhan Baras’ın takımımız için yaptığı fedakarlıkları es geçemeyiz. Brainur Popović ve Jarko Knežević transferlerindeki katkılarını, ayrıca deplasmana gidecek taraftarlar için otobüs kaldırdığını biliyoruz. Kendisini bizlere anlatabilir misiniz Apostol Ağabey?

Ferhan Ağabey, hakikaten takımın her şeyiydi, ağabeyiydi. Bir derdimiz olduğu zaman, hemen Karaköy’deki dükkanına giderdik, derdimizi söylerdik. Para konusunda olsun, başka konularda olsun, her zaman çaresini bulmaya çalışan bir kişiydi. Bizimle ilgili konularda kulüple ilişkiyi kendisi yapıyordu, aracılık yapıyordu, bir diğer tabirle hallediyordu da, onun bir ağırlığı vardı. Hiç unutmam, onda Opel’in bir arabası vardı, Türkiye’de bulunmazdı o arabalar. Çok hoşuma da giderdi, aklıma gelmedi… Bazen maça falan onunla gelirdi. Çok iyi insandır Ferhan Ağabey. Hakikaten gelirdi, antrenmanlarda hemen şuta başlardı, çok iyi şut atardı Ferhan Ağabey.

  • Sert bir mizacı olduğu da söylenir Ferhan Ağabey’in...

Bana hiç denk gelmedi vallahi, çok efendi bir insandı, çok yakınımızdı. Halil Ağabey (Halil Dağlı) da vardı yanımızda, o da yardımcı oluyordu büyüğümüz olarak.

  • Halil Ağabey’e de buradan acil şifalar dileyelim.

    Aynen öyle, kendisine acil şifalar dileyelim.
  • Peki, Spor Sergi’yi bizlere anlatabilmeniz mümkün müdür?

Spor ve Sergi Sarayı bir taneydi o zamanlar, bütün maçları orada yapardık. Dolayısıyla Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Galatasaraylı, İstanbul Teknik Üniversiteli herkes beraberdi ve çok hoştu, herkes birbirini tanıyordu. O kadar bir kargaşa yoktu. Tabii ki Fenerbahçe maçı olduğu zaman bir tarafta Fenerbahçe, bir tarafta Beşiktaş; veyahut bir tarafta biz, bir tarafta Galatasaray taraftarı karşılıklı olarak vardı. Pota arkalarına genellikle tam taraftar olmayan kişiler, seyirciler gelirdi… Oyuncular ve idarecilerin hanımları, aileleri yani.

O zamanlar şu bakımdan güzeldi; herkes birbirini tanıyordu, şimdi her kulübün bir salonu var, sahası var. Herkes kale gibi kendi sahasına çekilmiş durumda, şimdi tabii ki bugünkü basketbol böyle. O zamanlar daha samimi ve içtendi, sıcaklık vardı. Maçı kaybederdik, kazanırdık, maçtan sonra tokalaşır konuşurduk, beraber bir yerlere giderdik. Sahada mücadelemizi ederdik, sonra beraber çıkardık, beraber bir şeyler yerdik, içerdik.

O zaman Spor Sergi’nin orada Divan Pastanesi vardı, herkes oraya giderdi, çok güzel yıllardı. Ayrıca biz Spor Sergi’ye erken giderdik, gençlerin maçları vardı, akşama kadar en aşağı iki tane lig maçı oluyordu, cumartesi ve pazar. O zamanlar Ankara takımları deplasmana geldikleri zaman iki maç yaparlardı, hem cumartesi, hem pazar. Dolayısıyla sabahtan akşama kadar da basketbol maçları vardı. Millet gidip seyrediyordu, bizler zaten gidiyorduk, gençleri seyrediyorduk. Birinci maçı seyrediyorduk, ondan sonra kendi maçımıza çıkıyorduk. O bakımdan Spor ve Sergi Sarayı basketbolun mabedidir.

Şubat 1983’ten bir gazete kupürü. Kaynak: eskigaste.com
  • Fenerbahçe’mizde saha içinde ve dışında unutamadığınız bir an olmuş muydu?

Saha içinde mesela şunu unutmam Erdi; iki tane faul atışımla maçı kazandık, Bağlarbaşı’ndaki sahada. 5-10 saniye falan vardı, rakip takımı hatırlamıyorum o kadar zaman geçti ki… Bir sayı gerideydik, ikide iki yaptım ve maçı aldık. Bir tek o hatıra kaldı aklımda. Engin Domaniç’in hakemlerle olan kavgasını hatırlarım, tatsız bir olaydı. Koştuk sahanın içinde, bir kargaşa oldu, yerlerde süründük falan… Herkes birbirine mani olmaya çalışıyordu, onu hatırlıyorum.

Bir de hakikaten enteresandı, Hüseyin Ağabey (Hüseyin Kozluca) antrenman başlamadan önce Spor ve Sergi Sarayı’nda antrenman yapardı, onun konuşmaları vardı, güzel konuşurdu o da.

  • Çubuklu formayı giydiğiniz süreçte, birçok değerli isimle takım arkadaşlığı yaptınız. Beraber oynamaktan en keyif aldığınız isim kimdi?

    Oyun kurucu olarak, herkese servis yapan Majak Çakır. Çünkü bizi oynatıyordu. O bakımdan hakikaten çok akıllı, azimli, devamlı müdafaa yapan bir oyuncuydu. Seneler sonra gördüm, tekrardan maç yapıyordu mesela, halen azimli, hırslı, maçı kaybetmek istemez… Yani sonuna kadar mücadelesini ederdi. Tabii ki diğer isimler de çok değerli büyüklerimizdi, ağabeylerimizdi. Ferhan Ağabey, Halil Ağabey… Halil Dağlı da güzel paslar verirdi, posttan pas verirdi, dağıtırdı.
1978-79 sezonunda Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı. Kaynak: basketfener.blogspot.com
  • Fenerbahçe için her zaman önemli olan Galatasaray ve Beşiktaş derbilerine nasıl hazırlanıyordunuz? Bu maçların, bir sporcu olarak sizin gözünüzdeki yerini öğrenmek isteriz.

O haftaki antrenmanlarda iş daha ciddiye biniyordu, sonuçta Galatasaray ve Beşiktaş maçları, ayrı bir heyecan var. Ben pek öyle zannetmezdim, yani “Bir maç bir maçtır, her maç aynı heyecanı duyarsınız” diye düşünüyordum fakat öyle değil, değişik bir heyecan var. Fenerbahçe – Galatasaray var, Fenerbahçe – Beşiktaş var, bir de seyircinin verdiği baskı ve stres var. Seyirciyi tabii ki bazen sahada duymuyorsun bile… Yani seyirci o kadar bağırıyor ki, duymuyorsun, hatta antrenörün ne dediğini de duyamıyorsun, öyle bir durum oluyordu. Hele ki Sergi Sarayı büyük bir salon değil, küçük bir salon bugünkülere göre. Ve güzel bir ses akustiği yapıyordu. Kısacası özel hazırlanırdık bu maçlara.

Efes Pilsen’de de öyleydi. Efes Pilsen’e daha değişik, bir müessese takımı olarak bakardık ama Galatasaray ve Beşiktaş’a kulüp takımı olarak bakardık. Müessese takımlarına “Bütçeyi koymuşlar, bizi yenmeye çalışıyorlar” diye bakar ve motive olurduk. Ona göre de o ayrı bir mevzu. Galatasaray ve Beşiktaş maçları çok ayrı ve değerliydi bizler için. Tüylerimiz diken diken olurdu sahaya çıktığımız zaman. Isınmaya başladıktan sonra değişiyordu tabii. Spor Sergi’nin altında bir alan vardı, sahaya çıkmadan önce orada ısınırdık. Galatasaraylı ve Fenerbahçeli oyuncular olarak birbirimizle konuşmazdık. Tanışıyorduk fakat o anın gerginliğiyle, konsantrasyonuyla konuşmazdık.

  • Bugünkü modern spora ve basketbola baktığınızda neler görüyorsunuz? İçinde bulunduğumuz dönemi, kendi döneminizle kıyaslamanız mümkün olur mu?

O zaman çoğumuz yarı amatör, yarı profesyoneldi. “Profesyonel” diyorum, o da büyük bir kelime. Tabii ki bir ödeme alıyorduk kulüplerden, fakat öyle profesyonelce bir şey yoktu, kimse büyük kazançlar sağlayamadı o dönemde. Herkes bir işte çalışıyordu, aynı zamanda kulüpten de bir para alıyorlardı. Bugün ile kıyaslanamaz, bugünkü dönemde milyon dolarlar konuşuluyor. Fakat normal bu geçiş, öyle olması gerekiyordu yavaş yavaş.

O zaman Fenerbahçe basketbol şubesine verilen bütçe herhalde bir tek futbol şubesinden geliyordu, dolayısı ile kendi sponsorumuz yoktu. Sergi Sarayı’ndan elde edilen hasılat yeterli değildi, bugün tamamen değişti. Bugün takımımızın Ataşehir’de 15.000 kişilik bir salonu var, kendi gelirleri var, sponsorları var. Futbol kulübü de herhalde bir şey yapmıştır, fakat anladığım kadarıyla bugün bütçeler ayrı. Dolayısıyla şartlar çok değişti.

Salon Tribünü ekibinden Erdi Tiran, Apostol Natof ile birlikte.
  • O günlerden bugüne çok şey değişti ve bugün Fenerbahçe, Avrupa’nın en modern tesislerinden birisine sahip olan, en büyük kulüplerden birisi. Bu dönemi nasıl görüyorsunuz?

Şimdi şöyle diyeyim Erdi, bu son seneyi pek takip edemedim. Željko Obradović’in olduğu seneleri takip ettim, çok sevdiğim bir antrenördür kendisi. Takımı hakikaten bir seviyeden EuroLeague şampiyonluğu seviyesine götürdü Obradović. Yedi sene bizde çalıştı, 2017 yılında EuroLeague kupasını kazandık. Ondan sonraki senelerde takip ettim, nasıl derler, sanki takıma bir bıkkınlık geldi gibi gördüm ben. Sanki fikirleri oyunculara geçmiyormuş gibi geldi son zamanlarda, veyahut oyuncular yorulmuş gibiydi, bir psikolojik yorgunluk çökmüş gibiydi. O yüzden de Fenerbahçe bir düşüş yaşadı ve şu anda da toparlanamıyor gibi.

Şöyle diyelim, EuroLeague’de oynayan takımlar da çok kuvvetli, bu ligde çok güzel takımlar var, bütçeler daha yüksek, bizim bütçemizden daha yüksek rakamlarda takımlar var. Bundan sonra herhalde takım toparlanır diye umuyorum. Şimdiki antrenörümüz de iyi gibi gözüküyor, hem kendisine, hem takımımıza başarılar diliyorum. Sasha (Aleksandar Djordjević) oyuncuyken ben onu çok severdim, güzel bir oyuncuydu. İnşallah toparlanırız. Bu zaman ister, kolay bir şey değil, her sene EuroLeague kazanmak gibi bir durum çok zor, zaman vermek lazım. Bütçe olarak da güzel bir bütçemiz var takımımızda, profesyoneliz yani. Eski oyuncular da var, mesela dört beş seneden beri bizde oynayan oyuncular var şu an, bazıları gitmedi. Nando De Colo çok beğendiğim bir oyuncu, inşallah bir şeyler yaparlar. Şimdi ilk sekize girmeye çalışıyoruz, kötü bir durumdaydık şimdi biraz daha iyiyiz. Play-off’a önce bir kendimizi atalım, sonrası üç maç üzerinden, belli olmaz Erdi kardeşim.

  • Son olarak biz Fenerbahçe taraftarlarına mesajınız nedir ağabey?

Mesajım şu olur sevgili kardeşim, ben Kadıköy’e geldiğim zaman, Fenerbahçe Futbol Takımı’nın maçları olduğunda burayı dolu görüyorum. Altıyol’dan stada kadar dolu. Aynı şekilde Ataşehir’deki salonumuza da maça gittim. Hakikaten kalabalık oluyor, bu taraftarlar devam etsin, Fenerbahçe her zamanki gibi var olacak.

  • Röportajımıza katıldığınız ve bize verdiğiniz kıymetli bilgiler için size çok teşekkür ederim Apostol Ağabey. Kulübümüze kattıklarınızdan dolayı sağ olun, var olun.

    Ne demek Erdi kardeşim, sağ olun. Çok güzel bir söyleşi oldu, beni o günlere götürdün. Başarılarınızın devamını dilerim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s