İkiyüzlülüğün Uzak Geçmişi: Efes Pilsen

Sporla, özellikle 1980’li yıllardaki “Beyaz Gölge” dizisi ile ülkemizde popülerliğini arttıran basketbolla ilgilenen her Türk gencinin aklında; Avrupa’da başarılar kazanan, ülkeye basketbolu sevdirdiği söylenen, önemli maçlarda adeta bir milli takım gözüyle bakılan bir Efes Pilsen imajı vardır. Birçok kişiye göre Efes Pilsen basketbol kültürüne sahiptir, fair-play’i benimsemiştir, holiganizmden ve futbolun saldırganlığından uzaktır, dostça oynar, adil şekilde kazanır.

Peki tüm bu saydıklarımız, senelerce ustaca yapılan bir algı çalışmasının meyvelerinden mi ibaret? Salon Tribünü ekibi, Fenerbahçe’mizin Anadolu Efes ile oynayacağı ve birliğe, beraberliğe, odaklanmaya ihtiyaç duyduğumuz Basketbol Süper Ligi final serisi öncesinde rakibimizi tanıma adına, uzun yıllara dayanan ancak camiamızda yeni anlaşılmaya başlanan gerçekleri derledi.

İlk Yıllar ve “Spor Sergi’de Kanlı Pazar”

1969 yılında İstanbul ve İzmir’de üretime başlayan Efes Pilsen birasının tek kanallı TV’lerde yayınlanan ve “Bira bu kapağın altında” sözüyle akıllara yerleşen reklamlarının yanında, daha fazla tanıtım kanalına ihtiyacı vardı. Markanın sahibi Tuncay Özilhan, 1976 yılında kollarını sıvadı ve Moda’daki Saint-Joseph liseli gençlerin kulübü Kadıköyspor’un yeni ismi, Efes Pilsen Spor Kulübü oldu. Kadıköy Spor’un devamı olan Efes Pilsen, ilk dönemlerinde antrenmanlarını Moda’daki Cem Sokak’ta yer alan bir kilisenin bahçesinde yapıyordu.

1976-77 sezonunda İstanbul Ligi’ni kazanan Efes Pilsen, 1977-78 sezonunda Türkiye Basketbol 2. Ligi’ni namağlup şampiyon tamamladı ve Türkiye Basketbol 1. Ligi’ne, bugünkü adıyla Basketbol Süper Ligi’ne yükseldi. Efes Pilsen ve Fenerbahçe arasındaki rekabette ilk resmi maç, 12 Kasım 1978’de Fenerbahçe’nin ev sahipliğinde Spor ve Sergi Sarayı’nda oynanırken, takımımız sezonu şampiyon bitiren Efes Pilsen’e 67-71 mağlup oldu.

Kaynaklarda Fenerbahçe ve Efes Pilsen arasındaki gerilime dair yaşanan ilk olayda, takvimler 15 Ocak 1984’ü gösteriyordu. 1982-83 sezonunda basketbola büyük bütçe ayırarak Efe Aydan, Ali Limoncuoğlu, Hakan Artış gibi yıldızları kadrosuna katan Fenerbahçe, o sezon şampiyonluğu Efes’e kaybetse de 1983-84 sezonuna hızlı bir giriş yapmıştı.

15 Ocak’taki 15. hafta maçında lacivert-beyazlı ekiple karşılaşan Fenerbahçe, son beş saniyeye 65-64 geride girmişti. Hakem Necip Kapanlı’nın son hücumu kullanan Winford Boynes’a çaldığı haksız üç saniye ihlali ile Efes Pilsen maçı kazanırken, Spor Sergi’deki Fenerbahçe taraftarları çılgına döndü. Parkeye inen taraftarlarımız hakem Kapanlı’yı tartaklarken, bazı öfkeli taraftarlarımız rakip soyunma odasına kalaslarla saldırdı.

Maçın ardından Fenerbahçe Spor Kulübü, yayımladığı açıklamayla ligde düdük çalan bazı hakemlerin “müessese takımlarına sempatiyle baktığını” belirtti. Olayların ve bu açıklamanın TBF tarafından çıkarılan faturası, dört maçı tarafsız sahada oynama cezası oldu. Bu maçla ivmesini kaybeden ve sonraki maçlarda da art niyetli yönetime maruz kalan Fenerbahçe, lig tablosunda aşağılara düşerek sezonu altıncı sırada tamamladı.

Beslen’e Final Hediyesi: “Resmen Şike Yaptılar”

1988-89 sezonunda Fenerbahçe Futbol Takımı bir sezonda atılan 103 golle tarihin en unutulmaz şampiyonluklarından birisini yaşarken, basketbolda takım sakatlıklarla boğuşuyor ve ligde istediği sonuçları alamıyordu. Ligde normal sezonu 11 galibiyet ve 10 mağlubiyetle beşinci sırada tamamlayan takımımız, play-off çeyrek final grubunda yarı final için Beslen ile çekişiyordu. Grupta beşinci ve son maça iki galibiyet ve iki mağlubiyetle giren takımın kaderi, Efes Pilsen – Beslen maçına bağlıydı.

Son maçlar öncesinde yarı finali garantileyen Efes Pilsen, bir diğer müessese takımı Beslen karşısındaki son maçında tartışılan bir oyun sergiledi ve sahadan yenilgiyle ayrıldı. Beslen bu sonuçla yarı final grubuna yükselirken, Fenerbahçe elenerek sezonu kapattı. Kulübümüz bu şaibeli maça sert tepki gösterdi. Dönemin genel sekreteri Mesut Dizdar, Efes’in performansı için “Resmen şike yaptılar” derken, başantrenör Rıza Erverdi ise “Beslen’i yenen bir takımın yarı finale çıkamaması çok saçma. Çünkü sistem yanlış. Maçlar iki devre olsaydı Efes Pilsen bu kadar rahat oynayabilir miydi?” ifadesini kullandı.

Kaynak: instagram.com/fenerbahce_forma

Yoktan Var Edilen Üçlük

1993-94 sezonunda 1907 Fenerbahçe Derneği’nin maddi desteğini arkasına alan takımımız, 1990-91 sezonunun ardından bir şampiyonluk daha kazanmak istiyordu. Normal sezonu üçüncü bitiren ve çeyrek finalde Tofaş SAS’ı 2-0 ile eleyen Fenerbahçe’nin yarı finaldeki rakibi Efes Pilsen’di. İlk maçı uzatmada 87-85 kazanan takımımız, ikinci maçı “skandal” olarak nitelebilecek kararlarla kaybetti.

Maçın bitimine 3 dakika 46 saniye varken, Efes Pilsen’in yıldızı Petar Naumoski’nin 30 saniye süresinin ardından elinden çıkardığı isabetli üçlük masa hakemleri tarafından sayılmadı. Bu karar üzerine Efes bench’i hakem Özcan Akkaya’ya şiddetli şekilde itirazda bulunurken, Efes Pilsen’den yana tavır alan Akkaya masa hakemlerinin kararını bozdu ve basketi geçerli saydı. Çileden çıkan başantrenörümüz Faruk Kulenović hakemlere saldırırken, protokol tribününde Fenerbahçeli ve Efes Pilsenli yöneticiler arasında arbede yaşandı. Fenerbahçe tribünlerinin koltukları parkeye fırlattığı maçta hakemler ve Efes Pilsen kafilesi, salonu polis kordonundan geçerek terk etti. Moral bozukluğu ile gardı düşen Fenerbahçe, serinin son maçını kaybederek sezonu yarı finalde kapattı.

1990’lı yıllara dair yer verebileceğimiz bir diğer detay ise, Efes Pilsen’in ev sahibi olduğu maçların Galatasaray ve Beşiktaş taraftarlarının uğrak noktası haline gelmesiydi. Maça otobüsler ve ücretsiz biletlerle getirilen çalışanların yanında, Abdi İpekçi Spor Salonu’nda rakiplerimizin formalarını giyen kişilerin Fenerbahçe tribünlerini provoke etme girişimleri, pek çok kez rastlanan bir şeydi.

Örtbas Edilen Skandal: “Doping Bu Kapağın Altında!”

2006 yazında Ülker ile güçlerini birleştirerek ivme kazanan Fenerbahçe, 2007 ve 2008 yazlarında Türkiye Basketbol Ligi şampiyonluk kupasını müzesine götürüyordu.

2008-09 sezonunun TBL final serisinde, Ergin Ataman’lı Efes Pilsen ile eşleşen Fenerbahçe’miz, dört maçı kazanan takımın şampiyon olduğu serinin ilk iki maçını 68-60 ve 70-67’lik skorlarla kazandı ve 2-0 öne geçti. Özellikle Damir Mršič’in son saniye üçlüğü ile deplasmanda kazanılan ikinci maç, taraftarın halen unutamadığı anlar arasında.

Serinin sonraki dört maçı ise, tüm taraftarı şok etmişti. Sırasıyla uzatmada 91-98, 68-77, 68-74 ve 76-79 üst üste dört maç kaybeden takımımız, şampiyonluğu 4-2 ile Efes Pilsen’e kaptırmıştı. Serinin son maçına ise, son topun ardından taraftarlarımız ile Efesli basketbolcular arasında çıkan kavga damga vurmuştu.

Camia şampiyonluğun kaybedilmesinin üzüntüsünü yaşarken, ilerleyen günlerde düşen bir haber Türk basketbolunu sarstı. Efes Pilsenli basketbolcular Kerem Gönlüm ve Mario Kasun’un final serisinde alınan numuneleri, doping testlerinde pozitif sonuç vermişti. Bu olayla beraber basketbol camiası ayağa kalkarken, Efes Pilsen cephesi Kasun’un ismini gizlemeye ve Gönlüm’ün doping yapmadığını savunmaya çalıştı. Spor basını ise olayı yalnızca “münferit bir suç” olarak görüyordu.

Doping testlerinde rastlanan şey, daha sonra dillerden düşmeyecek ve Ergin Ataman ile özdeşleşecek olan “Cathine” maddesiydi. “Catha edulis” bitkisinden elde edilen, vücuda girişiyle beynin çalışmasını arttıran, sporcu ne kadar efor sarfederse etsin beyne yorgun olmadığı mesajını ileten bu maddenin insan vücudu tarafından üretilmesi mümkün değildi. Bu maddeyi kullanan sporcular en az üç gün yoğun efora dayanabiliyordu. Tüm dünyada kullanımı yasadışı olan cathine maddesine 2004 Atina Olimpiyatları’nda Kenyalı ve Amerikalı boksörlerde de rastlanmıştı. Uzun süreli kullanımı ölümcül olabilen ve 24 saatte tamamen vücuttan atılan cathine, bağımlılık yaratma özelliğine sahipti.

Kerem Gönlüm’ün seride verdiği test sonucunda, kanında 10 mikrogram/mililitre doping tespit edilmişti. Bu miktar, doping cezası için WADA (Dünya Anti-Doping Ajansı) tarafından belirtilen yasal sınırın tam iki katıydı. Mario Kasun’da ise bu miktar 3mg/ml’ydi. Cathine maddesinin vücuda girişinden itibaren üç saat içerisinde yarılanabildiği göz önüne alınırsa, Kasun’un aldığı doping miktarının 3mg’dan daha fazla olduğu ve yasal sınırı aştığı sonucuna ulaşılabiliyor. Fenerbahçe yönetiminin Efes Pilsenli tüm basketbolculara test yapılması talebi karşılık bulmasa da, çok basit bir soru skandalın büyüklüğünü ortaya koyuyordu: “Rastgele numune alınan iki oyuncuda dopinge rastlandıysa, takımın geri kalanının temiz çıkması ne kadar mümkün?”.

Spor yazarı Mehmet Demirkol’un 2 Şubat 2010 tarihli Milliyet gazetesinde yazdığı “Efes’in bonibon şekerleri” başlıklı yazıda, şampiyonluğun Fenerbahçe’nin elinden alındığı bu organizasyona dair çarpıcı bilgiler veriliyordu:

Kanda sıfırlanma süresi çok kısa olduğu için tercih edilen ve 30 ila 80 dakika içerisinde etkisini gösteren bu madde, dört kişinin organizasyonu ile İsrail’den yasadışı şekilde getirilmişti. Fenerbahçe’nin kazandığı ilk iki maçın ardından, üçüncü maç öncesi sporculara avuçla şekerleme şeklinde dağıtılan madde, bunu almayı reddeden iki ABD’li basketbolcu haricinde tüm takım tarafından alınmıştı. Bu maddeyi oyunculara veren takım yetkilileri, oyuncuları maddenin doping listesinde olduğundan haberdar etmemiş, “Enerji verir, alın” diyerek manipüle etmişti.

Skandal hakkında basın toplantıları düzenleyen ve Efes Pilsen’in ceza almasını isteyen Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu üyesi Şekip Mosturoğlu’nun ifadelerine, karşı cepheden hukuki sürecin devam ettiği ve yargısız infaz yapılmaması gerektiği ifadesinden başka hiçbir yanıt gelmiyordu.

Skandalın aktörlerinden Kerem Gönlüm ise, aldığı maddenin doping olduğunu bilmediğini ifade ettiği açıklamada, kamptaki tüm sporcuların aynı gıdaları tükettiğini, benzer maddelerin bu şekilde girmiş olabileceğini, her besinin teknik ekibin bilgisi dahilinde alındığını ve bir sporcunun teknik ekipçe verilen besinden şüphelenmeyeceğini belirtmişti.

Bir nevi “oldu bittiye getirilen” sürecin sonucunda Kerem Gönlüm, bir yıl hak mahrumiyeti ve 10 bin TL para cezası almıştı. Skandalın büyüklüğüne bakılırsa şampiyonluk kupasını teslim etmek zorunda kalabilecek olan Efes Pilsen Spor Kulübü ise, sadece yeterli önlemi almamakla suçlanarak tüm bu süreci 10 bin TL para cezası ile atlattı.

Dönemin Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel’in sürecin ardından verdiği bir röportajdaki demeci ise, adeta bir itiraf niteliğinde:

Yasaklı bir narkotik maddenin Efes Pilsen’in kurayla çekilen iki oyuncusunda da çıkmış olması tesadüf gibi gözükmüyor. Basketbol için büyük bir şanssızlık ve Efes Pilsen için de üzüntü verici bir olay. Oyuncu da savunmasında nereden girdiğini bilmediğini söyleyerek konunun çözümüne de pek yardımcı olmadı. Kurallar açık. Gerekenler yapıldı ve tahkim de cezayı onayladı. Madde bir tek Kerem’de olsaydı ve vücuduna nereden girdiğini söylemeseydi iki yıl men alacaktı. Ama aynı madde kurayla çekilen iki oyuncuda da bulununca bunun tesadüflüğü ortadan kalkıyor. Bireysel bir olay gibi gözükmüyor. Türkiye’ye girmesi narkotik olarak yasal olmayan bir maddenin maç günü iki oyuncuda birden çıkmasının soruşturulması gerek.”

Ertesi sezon düzenlenecek olan Dünya Basketbol Şampiyonası organizasyonu nedeniyle, “Türkiye’nin zarar görmemesi” adına örtbas edildiği düşünülen bu skandalın artçıları, ertesi sezon iki Efes Pilsenli oyuncunun Beşiktaş karşısında doping testine geç gitmesiyle yaşanmıştı.

Hakaret ve Mağdur Edebiyatı

2004’te, Ergin Ataman’ın Ülkerspor’un başındayken dönemin Fenerbahçeli yöneticisi Mahmut Uslu ile yaşadığı olayla başlayan gerilim, 2009’daki organize doping skandalının ardından tırmanmaya başlamış, “Ergin Ataman doping yapsana” tezahüratı birçok maçta söylenir olmuştu. Bu durum Fenerbahçe taraftarları ve 2010 yılından itibaren Anadolu Efes adını alan müessese takımı arasındaki gerilimi arttırıyor, deplasmana gelen Fenerbahçelilerin polisler tarafından hukuksuz şekilde ayakkabılarının bile aranmasına, ev sahibi Efes’in taraftarlara bilet satmamak için çeşitli yollar aramasına sebep oluyordu.

Fenerbahçe’mizin 2017’deki EuroLeague şampiyonluğu ve 2018’deki ikinciliğinin ardından, 2019’daki EuroLeague Final-Four yarı finalinin adı konmuştu: Fenerbahçe – Anadolu Efes. İspanya’nın Vitoria-Gasteiz kentinde 17 Mayıs 2019’da oynanan maçı 73-92 kaybeden takımımız, üçüncülük maçını da Real Madrid’e kaybetmiş ve Avrupa dördüncüsü olmuştu. Yazıda değineceğimiz asıl olay ise, 19 Mayıs 2019’da Anadolu Efes ve CSKA Moskova arasında oynanan final maçında yaşanmıştı:

Anadolu Efes’in 83-91 kaybettiği maçın son dakikasında, salonda yer alan Fenerbahçe tribününün “Ergin Ataman mola alsana” tezahüratı üzerine saha kenarındaki Ataman, taraftarlarımıza dönerek ağır küfürler etti. Fenerbahçelilerin tepkisiyle ortam gerilirken, tribündeki taraftarlarımız ve Anadolu Efes’i destekleyenler arasında arbede yaşandı. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ortamı sakinleştirmeye çalışırken, üçüncülük maçının ardından Anadolu Efes tarafından ücretsiz dağıtılan formaları giyen bazı “Fenerbahçelilerin” kendi taraftarımızın üzerine yürümesi ise bir başka üzücü detaydı.

Ali Koç, Türkiye’ye dönüşünde olayla ilgili şu ifadeleri kullandı:

Ergin Ataman bir kez değil, iki kez bilinçli bir şekilde önce bir tribüne, sonra diğer tribüne çok ağır küfürler etmiştir. Ekrana yansıdı, net bir şekilde görünüyor. Sadece ağız okumayla değil, parkeye yakın taraftarlar da bunu duydular. Zaten, işin boyutu orada değişti. Parkeye yakın taraftarlar tepki verdiler. Bazı yerlerde fiziki boyuta geldi. Bizler de onları ayırmak için görevlilere yardımcı olmaya çalıştık. Çok şükür büyümedi. Keşke olmasaydı ama öncelikle şunu söylemek istiyorum. Değil Fenerbahçe taraftarına, hiçbir takım taraftarına küfür edilmemelidir. Çok büyük bir saygısızlık. Hele bir spor adamının böyle bir şey yapması kabul edilemez.”

Fenerbahçe’mizin İspanya’daki Final-Four’un ardından Anadolu Efes ile oynadığı ve 4-3 kaybettiği Basketbol Süper Ligi final serisi, bu olayın yankıları ile geçmişti. Ali Koç’un açıklamalarının ardından tehdit ve hakaret mesajlarına maruz kaldığını, bu mesajların azmettiricisinin Koç olduğunu savundu:

10 senedir bu taraftar grubu tarafından bunlara maruz kalıyorum. İspanya’da finalin başından sonuna kadar küfür ettiler. Ben de heyecanla bir tepki verdim. Bu tepkim Fenerbahçe camiasına değildi. Fenerbahçe başkanı yaptığı açıklamalarla bir azmettiricidir. Kendisi de söyledi, ‘Ergin Ataman’ı Arena’da nasıl koruyacağız’ diye. O günden beri sosyal medya üzerinden yüzlerce tehdit, küfür aldım. İnsanın insanlıktan utanacağı şekilde küfür ve hakaretler işittim. Bunları azmettiren Ali Koç’tur. Bu şekilde devam ettiği takdirde Ülker Arena’ya gitmeyeceğim.”

Fenerbahçe başkanını azmettiricilikle suçlayan Ataman, serinin son maçına daha önceden çalıştırdığı ve taraftarı olduğu Galatasaray’ın taraftarlarını davet ederek “iyi niyetini” göstermişti:

Galatasaray taraftarları, aynen Anadolu Efes taraftarı gibi bütün sezon boyunca destek verdiler bana. Geçmişte yanlış anlaşılmalardan dolayı bazı tatsızlıklar oldu. Buna en çok üzülenlerin başında da ben geliyorum. Ama şunu da biliyorum ki, Ultraslan’ın da, benim Türkiye’de ve Avrupa’da başarılı olmamı gönülden istiyorlar. Çünkü geçmişte birlikte çok güzel anılarımız, başarılarımız oldu. Yarın da tüm Anadolu Efeslileri, Galatasaraylıları, Ultraslan’ı, tüm dostlarımı yarın yanımda görmek istiyorum.”

İnsaniyet, Fenerbahçe Düşmanlığına Yenildi

Aynı serideki beşinci maç, en hafif tabirle “insanlık dışı” bir olaya sahne olmuştu. Maçın üçüncü çeyreğinde başına aldığı darbeyle yerde kalan oyuncumuz Luigi Datome, oyuna bir süre devam ettikten sonra kendisini kötü hissettiğini belirterek oyundan çıktı. Kulübümüzün sağlık ekibi tarafından kafa travması şüphesiyle kontrolleri yapılan İtalyan oyuncumuzun geçici hafıza kaybı yaşadığı anlaşıldı ve acilen hastaneye götürülmesine karar verildi. Skandallarda yeni perde tam da burada başladı.

Salonda ev sahibi kulüp tarafından bulundurulması zorunlu olan ambulansın sağlık ekibi, Datome’nin hızlıca hastaneye sevk edilmesini isteyen Fenerbahçe sağlık ekibinin talebini “ev sahibi kulübün onayı olmadan ambulansı hareket ettiremeyecekleri” gerekçesiyle reddetti. Fenerbahçe yetkililerinin onay için ulaştığı Anadolu Efes yetkilileri, akıl almaz bir karar ve “Ambulans maç bitmeden salondan ayrılamaz. Başka bir ambulans çağırın” yanıtıyla bu onayı vermekten kaçındı. Avrupa’nın en iyi beş ligi arasında olduğu belirtilen Basketbol Süper Ligi’nin final serisi maçında profesyonel bir basketbolcu, kulübümüzün ofis çalışanlarından birisinin şahsi aracıyla en yakın hastaneye götürüldü.

Olayın ardından Anadolu Efes Spor Kulübü, Fenerbahçeli yetkililerin durumun acil olmadığını belirttikleri ve Datome’yi şahsi araçla hastaneye götürmeyi tercih ettikleri yönünde, gerçek dışı bir açıklama yayımladı.

Milliyetçilik Dersi Verenler, Oylamada Tersini Yaptı

Anadolu Efes’in ikinci EuroLeague şampiyonluğunu kazandığı 2021-22 sezonunun gidişatını etkileyen en önemli olaylardan birisi, ligin ikinci yarısında başlayan ve halen süren Rusya – Ukrayna Savaşı oldu. Avrupa ülkelerinin Rusya ile köprüleri atma kararları ardı ardına gelirken, EuroLeague yönetimi de Rus takımları CSKA Moskova, Zenit St. Petersburg ve UNICS Kazan’ın maçlarını erteledi. Sürecin ikinci aşaması ise, bu ekiplerin katılım haklarının askıya alınması oldu.

EuroLeague yönetiminin süreçteki başarısız kararlarının en kritiği ise, diğer ekiplerin Rus takımları ile oynadıkları maçların geçerli kabul edilip edilmemesinin oylamaya sunulması oldu. Ligde o güne dek Rus takımlarına karşı üçte üç yapan Fenerbahçe’mizin play-off yarışındaki geleceği, bu oylamaya bağlıydı.

ASVEL, Fenerbahçe, Barcelona, Real Madrid, Panathinaikos ve Olimpia Milano bu maçların sayılması ve yüzdelerin hesaplanması yönünde oy kullanırken; Anadolu Efes, CSKA Moskova, Bayern München, Maccabi Tel-Aviv, Olympiacos, Baskonia ve Zalgiris Kaunas bu maçların geçersiz kabul edilmesini istedi. Sonuç, yediye altı oyla maçların geçersiz sayılması yönünde oldu.

Verdiği oyla Fenerbahçe’nin üç galibiyetinin geçersiz sayılmasını sağlayan Anadolu Efes cephesi, yayıncı kuruluş spikeri İsmail Şenol’a bunun tam tersi yönde, maçların geçerli sayılması için oy kullandıkları şeklinde bir haber servis etti. Haber daha sonra düzeltilirken, kafalar çoktan karıştırılmıştı bile.

Fenerbahçe taraftarlarının Avrupa kupalarında Anadolu Efes ve Ergin Ataman’ı desteklememesi ve kulübümüzün Efes’in başarılarını tebrik etmemesi üzerinden camiamıza milliyetçilik dersi vermeye çalışanların, EuroLeague oylamasında bir Türk takımının hakkının yenilmesine sebep olması ise tarih sayfalarında bir utanç belgesi olarak yer aldı.

Türk basketbolunun lokomotifi, ülkeye basketbolu getiren kulüp” algısını başarıyla zihinlere yerleştiren, kendisinden olmayanları “futbol fanatizmi” yapmakla suçlayan, 3 Temmuz Kumpası’nın aktörleri ile beraber poz veren bir koça sahip olan müessese kulübünün, Fenerbahçe aleyhine gösterdiği ikiyüzlülüğü olabildiğince anlatmaya çalıştık.

Amacımız bu farkındalığı taze tutmak, etrafına dost gözüken rakibimizin gerçek yüzünün herkesçe hafızalardan silinmemesini sağlamak. Ancak oynayacağımız seride Fenerbahçe taraftarının önceliği, tamamen sahaya konsantre olmak ve bu seriyi tamamen takımla bütünleşerek geçmek olmalıdır. Biliyoruz ki aynı kişiler yine benzer şekilde gerginlik yaratmak için elinden geleni yapacak, ama Fenerbahçe taraftarı bu tuzağa düşmeden, takımına en güçlü desteği verecektir.

Bu önemli günde tarihe not düşülmesi adına yazdığımız bu yazının uzun yıllar boyunca okunması, en büyük dileğimiz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s