Kaspars Kambala: “Fenerbahçe Taraftarı Anlatılmaz, Yaşanır”

2005/2006 sezonu ve yüzüncü yılımızda takımımızda forma giyen Kaspars Kambala, kulübümüzde geçirdiği yılları ve anılarını Salon Tribünü ekibinden Erdi Tiran ve Egemen Bostan’a anlattı.

  • 13 Aralık 1978 tarihinde Letonya’da doğdunuz, çocukluk, gençlik yıllarını ve basketbola başlama hikayenizi anlatabilir misiniz?

İlk defa basketbol oynadığım zamanı hatırlıyorum; üç yaşındaydım, annemin basketbol kampındaydım. Kamp salonda değil, açık havadaydı. Yağmur yeni durmuştu ama yerler çok ıslaktı. Oradaki koçlardan biri yanıma gelip; tamam, sana pas atmayı öğreteceğim ama yerler ıslak. Topu yere düşürürsen içeri gireriz demişti. Basketbol oynamaya dair hatırladığım ilk anı budur.

(Kaynak: http://www.jauns.lv)
  • Fenerbahçe’ye transfer olana kadar kariyerinizde Efes Pilsen, Unics Kazan ve Real Madrid takımlarında forma giydin bu takımlarda forma giydiğiniz süreci bizlere anlatabilir misiniz?

Benim için her zaman bu takımların formalarını giymek büyük bir gururdu. Efes oynadığım ilk Avrupa kulübüydü. Belki o zamanlar formasını giyerken çok fark edememiştim ama bu kulüplerde oynamak gerçekten çok değerliydi, bu kulüplerde oynadığım için çok gururlu ve mutlu hissediyorum.

Real Madrid – Hapoel Jerusalem mücadelesinden bir kare. 13 Nisan 2004. (Kaynak: VIRGINIE LEFOUR / Getty Images)
  • Fenerbahçe’de iki sezon forma giydin ve bu iki sezonun ilki olan 2005/2006 sezonunun başarısız geçtiğini söyleyebiliriz, sence bu sezon neler yanlış gitti?

Kendi adıma konuşursam, benim için sezon çok da kötü gitmedi ama o sene kulüpte maaşlar artmıştı. Daha farklı bir kadro kurulacaktı ve böyle büyük değişimlerin olduğu ilk sene genelde bu tarz başarısızlıklar normaldir. Bunun yanında EuroCup’ta yanlış hatırlamıyorsam son 16 turunda son maçta elenmiştik. Rakibimiz Dinamo St. Petersburg inanılmaz para harcıyordu, bütçesi bizden çok daha yüksekti ve çok iyi bir kadroları vardı.

BSL 2005-2006 sezonu, Fenerbahçe-Beykozspor mücadelesinden bir kare. (Kaynak: fenerbahcetarihi.org)
  • Fenerbahçe’deki ikinci yılında ise sezon ortasında maalesef takımımızdan ayrıldın ve takımımız bu sezonun sonunda 100. yılında şampiyon oldu. Ayrılığına kadar geçen süreci nasıl değerlendirirsin?

O dönem Fenerbahçe’de mutluydum, 1.2 milyon gibi iyi bir para kazanıyordum. O sezonun sonunda Türk vatandaşı olmam için gereksinimleri de tamamlayacaktım ve bunun için uğraşıyordum aslında ama doping testinde kanımda yasaklı madde çıkınca 14 ay basketbol oynamam yasaklandı ve o yüzden ayrılmak durumunda kaldım.

Fenerbahçe-CSKA Moskova EuroLeague mücadesinden kareler. Aralık, 2006 (Kaynak: Fenerbahçe SK Dergisi)
  • Fenerbahçe’de geçirdiğiniz yıllarda, sahaya çıktığınız en unutulmaz maç ve saha dışında yaşadığınız en ilginç anı neydi?

Barcelona maçıydı sanırım. O maç öncesinde EuroLeague’in en çok sayı atanlarından biriydim ve sayı krallığı için yarışıyordum. Maçtan önce kendi başıma düşündüğümde Barcelona çok zor bir rakip, 12-14 sayı atarsam bu yarışın içinde kalabilirim diye düşünüyordum. Daha sonra maç başladı ve birinci çeyrek bitti. Kafamı kaldırıp skorborda baktığımda 12 sayı atmıştım. İçimden bugün iyi bir gün ve benim günüm olacak demiştim ve maçın geri kalanı topa her dokunduğumda resmen yavaş çekimde gitti, istediğim her şeyi sahada yapabiliyordum. Yanlış hatırlamıyorsam o gün yüzde 76 ile oynamıştım. 20 sayı attım ama istesem çok daha fazlasını atabilirdim bireysel olarak. Her topa dokunduğumda olumlu bir şey yapıyordum, sayı atıyordum. Hissederek oynadığım günlerden bir tanesiydi bu maç.

Fenerbahçe’deki en iyi anılarım genelde maç önleriydi. Taraftarlar saatler öncesinden Abdi İpekçi’yi doldurur ve bizi desteklemeye başlarlardı. Sahaya ısınmak için çıktığımız anda alkışlar ve ismimizin haykırışlarını duyuyorduk. Oradaki atmosfer pek de anlatılacak bir şey değildi. Bunun yanında herhangi bir yerde deplasmana da gitsek taraftar yine oradaydı. Bütün salon Fenerbahçeli’ydi. O kadar çok taraftar vardı ki her zaman evimizde oynuyorum hissiyatını yaşıyordum. Bence her oyuncu böyle bir atmosferde oynamalı. Bu ambiyansı anlatmakta zorlanıyorum çünkü gerçekten dediğim gibi bu anlatılmaz, yaşanır bir ortamdı.

  • Fenerbahçe’de birlikte oynamaktan keyif aldığın oyuncu kimdi?

Çok fazla iyi oyuncuyla oynadım ama birini özellikle söylemem gerekiyorsa bu kişi kesinlikle Damir Mrsic’tir. Onunla oda arkadaşıydık aynı zamanda. Onunla efsane bir konuşmam vardı. Bir gün odada otururken bana “Koç savunma çok önemli diyor ama hücum daha önemli, daha fazla sayı attığın zaman kazanıyorsun” demişti. Ben de, Damir de her zaman daha fazla sayı atmayı düşünen isimlerdik.

2006-2007 sezonundan kareler. (Kaynak: Fenerbahçe SK Dergisi)
  • Abdi İpekçi Spor Salonu’nda çok kez sahaya çıktınız. Bu salondaki atmosfere ve taraftarın size olan desteğine dair neler söylemek istersiniz?

Efes’te oynarken Abdi İpekçi’de oynardık ve salon genelde boştu, geçtiğimiz gün bir maça gittim ve şu anda doldurmaya başlamışlar. Durum şu anda daha farklı gördüğüm kadarıyla. Fenerbahçe’de oynarken çok daha farklı bir durumdaydı. Özellikle EuroLeague maçlarında ya da ezeli rakiplerimizle oynarken atmosfer daha da inanılmazdı. Ben ve takım arkadaşlarım o maçların gelmesini iple çekiyorduk ve o atmosfer önünde oynamak inanılmaz bir deneyimdi.

Abdi İpekçi’de Fenerbahçe tribünleri. (Kaynak: kirmizikrampon.blogspot.com)
  • Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra kariyerinizi nasıl sürdürdünüz?

Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra 14 ay doping cezası aldığım için basketbol oynayamadım. Daha sonra en çok parayı kazanacağım yerde oynamak istedim ama tabii EuroLeague takımları beni kadrosuna almak istemiyordu daha önce dopingli çıktığım için. Sonuçta çok ciddi bir para ödeyip bir anda oyuncuyu kaybetme riskine girmek istemiyordu sezon ortasında hiçbir kulüp. Ceza aldığım dönemde boks yaptım, geri döndükten sonra Rusya’da bir maçta 42 sayı attığımı hatırlıyorum, fizik olarak çok değişmiştim. Doping sonrası oynadığım takımlarda hiçbir zaman öncesi gibi hissetmedim, çünkü para için oynuyordum. O olaydan sonra EuroLeague’de oynayamadığım için tabii ki üzülmüştüm. Bir oyuncu olarak söyleyebilirim ki Fenerbahçe’den sonra asla o seviyedeki bir takımda oynayamadım.

  • Aydın Örs hocamızı bizlere anlatabilir misiniz?

Aydın Örs benim için bir baba gibiydi. Antrenmanları Dereağzı’nda yapıyorduk ve evim tam karşı sokaktaydı. Soyunma odasına üç dakika uzaklıkta olmama rağmen antrenmanlara ya da otobüslere hep geç kalırdım. Ama o hep beni tolere ederdi çünkü genelde maçlarda çok iyi oynuyordum. Bunu bu şekilde neden yapıyordu bilmiyorum ama bana gerçekten oğlu gibi davranıyordu. İyi oynadığım için belki biraz anlaşılabilir bir durumdu. Geç kaldığımda ya da yanlış bir şey yaptığımda sahadaki performansımla bunları kapatmamı sağlıyordu.

(Kaynak: fanatik.com.tr)
  • Fenerbahçe, özellikle 2017’de müzesine götürdüğü EuroLeague kupası ile son yıllarda Avrupa basketbolunun en büyük takımlarından birisi haline geldi. Bu süreci ve takımın son durumunu nasıl görüyorsunuz?

Fenerbahçe taraftarıyla zaten Avrupa’nın en büyüklerinden biriydi. Yatırım arttı, para harcandı, doğru bir sistemle başarı geldi. Şu anda Avrupa’nın en çok bilinen takımlarından biri Fenerbahçe. Emeği geçen herkesi tebrik ederim. Çok çok büyük bir başarı bu.

  • Eski başkanımız Aziz Yıldırım hakkında düşünceniz nedir?

Aziz Yıldırım’ı gelmeden önce tanımıyordum. Geldiğimde kulübün başkanıydı. Birçok maçımıza geldi. Her zaman bize ilgisini gösterirdi. Ceza aldığım dönemde de 250 bin dolarımı verdiği için teşekkür ederim kendisine.

  • Son olarak, bu röportajı okuyan Fenerbahçe taraftarlarına mesajınız nedir?

Fenerbahçe’de oynadığım zaman hep beni sevdiler, hep bize destek oldular. Daha da istekli oynamamı sağladılar. Bütün destekleri için çok teşekkür ediyorum her bir taraftara.

Röportajımıza katıldığın için sana çok teşekkür ederiz değerli Kaspars Kambala. Seni seviyoruz.

Bu röportajda emeği geçen ve bizlere yardımcı olan kıymetli Zaza Enden ağabeyimize de teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Yorum bırakın